Spor Haberleri

Köşe Yazıları

11 Ekim 2011 Salı

Düşen Gül


Elinde bir tek gülün kalmışlığıyla arkasından bakakalırsın. Sesini rüzgâr titretir. “Elveda” bile diyemezsin. Gider. Arkasına bile bakmaz. Öyle ya, zaten çoktan bitmiştir her şey. Belki o an değil, ama en kısa zamanda aklındaki dağınık taşları mutlaka bir araya getirirsin. Ama hep o anı hatırlarsın. O arkasından bakakaldığın sevgilinin, uzakta kaybolana kadar yürüyüşünü… Ve artık hiç göremeyeceğin mesafede kim bilir kimlerle yürümeye devam edeceğini düşündüğünü hatırlarsın. Dönüp yoluna gitmeye karar vermeden, eline batıp yaralar açan gülün dikenine bakarsın. Gül daha bir kırmızı olur kanınla. Aşk kırmızısı bildiğin gül, şimdi bir tarifsiz bir acının rengidir.

Eşe dosta anlatacak çok acın vardır artık. Geri dönüp yürümeye başlarsın. Sesini titreten rüzgâr seni şimdi iter adeta arkandan. Bir an önce kendine çekidüzen vermeni isteyen bir dost gibi sırtını sıvazlar. Yağmur da yetişir ardından. Gözyaşlarını gizler. Elindeki gül, dikenleri derine sürterek son yarasını açar yere düşerken. Şimdi de sen terk edersin. Güldür geride kalan. Yağmur daha bir sert yağar. Rüzgâr daha bir uzaklaştırmak ister seni; bir boranı haber verir gibi kulağına fısıldar. Sen hala yürüyüp arkasına bile bakmadan uzaklaşan sevgiliye ağlarsın. Yürümek dizlerindeki çocukluk yaralarını sızlatır. Paçaların çamurlu yol izlerine bulanır.

Gözlerini kaparsın.

Gözlerinin okyanusunda kaybolduğun sevgilinin, karanlık kumlarına gömüldüğünü fark edersin. Hemen yüzeye çıkmak istersin, çırpınırsın. Bir yanın ölür. Bir yanın yaşamaya çalışır. Sonunda çıkarsın bir kıyıya. Gözlerini açtığında gözyaşlarını ve yüzünden süzülen yağmur sularını fark edersin. Okyanusun tuzu sandığın gözyaşların, yağmurla aynı anda diner. Artık okyanus da yoktur. Ekimdir ayın adı. Mevsimin en yalancı güneşi açmaktadır. Poyrazı daha sahicidir. Çünkü gerçekler soğuktur. İşte şimdi açan bir güneş gibidir aslında giden sevgilinin sıcaklığı. Esen poyrazdır asıl kimliği… İklimi… Uzaklardan gittiğini haykırır gibi estirir rüzgârı. Ama bilmelisin. Bununla kalmaz. Kışa kadar kovalar seni acılar. Geçti dersin, mart dayanır kapıya, son yüz yılın en soğuk ilkbaharını karşılarsın. Soğuktan korunduğun kuytuluklar vardır, sevdalar ve aşklar yaşadığın bir zamanlar.

Evet, o kuytuluklar…

Bir bakarsın, işte o kuytuluklar, başka sevdalara yuva olur. Gizli buluşmaları, ilk öpüşmeleri misafir eder. Kim bilir tatlı didişmelerle ne sevişmeler başlar. Ve yalnızlığını sığdıramazsın sen artık o kuytuluklara. Gidersin. Köşe başlarına bıraktığın eski umutları yoklarsın. Yaşanır hale gelsin diye yetişen ilkbahar sıcaklığının koynuna saklarsın. Hayata dönen umutlarla yaşama sarılırsın.

Çünkü aşk, hep yeniden başlamayı bilmektir.