Spor Haberleri

Köşe Yazıları

22 Ağustos 2014 Cuma

Eti Motto reklamında bir garip trompetçiyim



Oyunculuk için elbette ki eğitim gerekir. Bu eğitimin akademik olması şartı ise bence yok. Önemli olan çok çalışmak ve doğru insanlarla bir arada olmaktır.

Benim ilk oyunculuk deneyimim bir reklam filmi olarak daha yeni yayınlanmaya başlamış Eti Motto reklamı… Yukarıda belirttiğim şartlar benim için geçerli değil… Çünkü ben bir trompetçi olarak orada trompet çalıyor gibi yapıyorum. Bu da hiç zor olmadı. Çünkü ben bu role çok uzun zamandır çalışıyordum aslında.

Kendi içinde mizahı da hazır olan bu deneyimimden bahsetme sebebim şu sıralar havadan sudan bahsetme isteğimin bir yansıması. Ben ara ara böyle farklı deneyimlerimi blog sayfamda okuyucuyla buluşturacağım.
Hem müzisyen hem de bir blog yazarı olmanın getirdiği bazı kazanımlar var. Her şeyi yaşarken hikayeleştirmek ve bir senaryo gibi düşünmek… Kim bilir, belki de bu küçük deneyimi bir kurgu haline getirir, bir komedi filmi malzemesine dönüştürebilirim.

İzlediğimiz o 30-40 saniyelik reklamların çekim sürecini gördüğünüzde bir film çekmenin ne kadar zor olabileceğine karar verebiliyorsunuz. Ama reklam çekiminde çarpıcı olmak ve kısa sürede mesajı izleyiciye iletmek gibi önemli amaçlar var. Bu belki de işi daha da zorlaştırıyordur.

Bu minik oyunculuk deneyiminden sonra böyle işler teklif edilmeye devam eder mi bilmem. Devamı gelecek olsa da olmasa da şu sıralar ulusal kanallarda gösterilen reklam filminde herkesin gözü önündeyim. 30 saniyelik reklamın içinde 5 saniyelik de olsa… Ben Eti Motto reklamında bir garip trompetçiyim.



15 Ağustos 2014 Cuma

Tınılar Arası Yakınlaşmalar

Evet sevgili okuyucu, biraz da dinleyiciliğe terfi etseniz fena olmayacak. Zira bu naçiz blog yazarınız biraz da müzisyen olur. 

Yaz sezonu nedeniyle verdiğimiz uzun sayılacak bir aradan sonra ufak ufak yeni projeleri hayata geçirerek yeni sezona başlıyorum. Hatıra Defteri Project ile eski Türkçe şarkılara yeni soluk veriyoruz. Tınılar Arası Yakınlaşmalar ile de santur, trompet ve gitarın uyumuna kajonun ritmini ekliyoruz. Dünyanın tüm seslerine ve titreşimlerine yer verdiğimiz bu projede eski bir caz şarkısının yolculuğuna kaptırırken sonrasında bir Anadolu ezgisinin tınısıyla kendinizden geçebiliyorsunuz.

Tür olarak bir etiketle sınırlandıramıyorum. Dinleyicinin de herhangi bir tür beklentisi olmaması, yolculuğa ve sürprizlere hazır olması gerekiyor. Maksat müziğin evrensel olduğu gerçeğini eyleme dönüştürmek... İşte bu yüzden bir doğu enstrumanı olan santur ile bir batı enstrumanı olan trompeti bir araya getiriyoruz. Ben her ikisini de çalmaya çalışarak hiçbir şey söylemeden bir mesaj veriyorum aslında.

Bu mesajı duyabilecek, müziğin yolculuğuna çıkabilecek dinleyiciler arıyoruz. Atölye Kuledibi'nde 15 Ağustos ve 16 Ağustos'ta gidiş-dönüş yolculuk için yerinizi almayı unutmayın.