Spor Haberleri

Köşe Yazıları

12 Şubat 2015 Perşembe

Jartiyer

Şu sıralar konserler yoğun… Haliyle de tanıştığımız çok insan oluyor. Bu güzel bir şey tabii ki… İçlerinde sana bir şeyler katan değerli insanlar çıkıyor. Hayatının bir yerine yerleştiriyorsun. Harika dostluklar kuruyorsun falan…

Yine çok iyi insanlar olduğundan şüphe duymadığım kişilerle de tanışıyorum tabii. Onlar da sana ölümsüz bir eser bırakmanı sağlamasa da hiç değilse atıştırmalık bir yazı yazmana vesile oluyor.

İsmini söylemeyeceğim. Çünkü sormadım. Sorsaydım hatırlar mıydım? Hatırlasaydım söyler miydim? Büyük konuşmayayım şimdi…

Dedi ki “saksafon çok severim ben.” Dedim ki “Aaaa ne güzel!” Buradaki tonlamada bir “eee yani” vardı tabii. Bir “mutluluklar dilerim” tınısının varlığı da pek bir mümkün… “Siz de çok güzel çalıyorsunuz saksafonu” demesi üzerine ekranda sallanan mutluluğu çöpe atmış, ama yine de gülümsemeyi başaran bir yüz vardı. Benim yüzüm… “Teşekkür ederim” dedim. Sen soracaksın ki “be adam niye düzeltmedin?” Ben bu konuda düzeltme yapmayı yıllar önce bıraktım çünkü. Trampet diyenlerle de az cebelleşmedim mesela. Ne zaman “yav he he” genişliği kazandım, o zaman sazıma çalışarak ilerleme şansı buldum. He bir de bu var. Sazımıza çalışmak dediğimiz konu… Bunu ilk kullandığımda “aaa saz mı çalıyor arkadaş, hele bize bir bozlak patlatsın” diyen de olmadı değil. İşin garibi bana değil, yanımdaki kişilere söyleyerek benimle muhatap olmamayı seçen bu adamlara da selam olsun. Onların da gelişimimde önemli bir payı var.

Neyse, ne diyorduk? Evet, trompet çalıyorum. İster zurna desinler, ister saksafon… Sen onu bunu bırak da bütün bunlar olurken arkadaki vestiyer yazısını jartiyer okumama kaç puan?

Charlie Hebdo kadar popüler olmadan beni öldürmeyin!

Kuzey Carolina Üniversitesi'nde eğitim gören 23 yaşındaki Deah Şaddy Barakat ve 21 yaşındaki eşi Yusor Muhammed ile 19 yaşındaki Razan Muhammed Ebu Salha üniversitenin kampüsünde silahlı saldırıya uğradı.

Amerikan polisi, silahlı saldırının yerel saatle 17.15'te meydana geldiğini duyurdu. Polis olay yerine vardığında üç Müslüman genç de yaşamını yitirmişti. Gençlerin başlarından vurularak öldürüldüğü belirtiliyor.

Amerikan polisi, silahlı saldırının yerel saatle 17.15'te meydana geldiğini duyurdu. Polis olay yerine vardığında üç Müslüman genç de yaşamını yitirmişti. Gençlerin başlarından vurularak öldürüldüğü belirtiliyor.

Florida'daki Barry Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Halid Beydun da, sosyal paylaşım sitesinde “Müslümanlar, ancak tetiği çektiklerinde haberlere çıkıyorlar, vurulduklarında değil. Chapel Hill cinayetlerinin medyada yer almaması da bunu ispatlıyor” dedi.

Charlie Hebdo katliamından sonra hepimiz üzüldük, öfkelendik. Katillerin ve arkasındaki güçlerin bir an önce cezalandırılmasını temenni ettik. Pek çoğumuz bu katliam sonrası tüm uluslararası kamuoyuyla birlikte hareket ettik. Eylemlere katıldık. Aktif veya pasif olarak tepkimizi ortaya koyduk. Doğal ve doğru olan da buydu. Tepkisini yanlış veren de oldu elbette. İslam’a olan karşıtlığını bu olayı kullanarak sağlamlaştıranlar da oldu. Bu karşıtlığı katliamı kullanarak savunmaya devam ettiler. Haklı yanları yok muydu? Vardı elbet…

Peki o haklının yanında olan insanlar ABD’de öldürülen üç Müslüman için ne dediler? Elbette ki cılız da olsa bazı tepkiler duyduk. Ancak tıpkı Batı’nın ana akım medyası gibi onlar da cılız ve sessizdi. ABD’de benzer bir olayı ‘acil’ koduyla duyuran haber kanalları bu sefer suskundu.

Açıkçası daha önceleri tipik ve sorunlu bir Müslüman reaksiyonu olarak gördüğüm “Batı bizi sevmiyor” kompleksinin gerçekçi bir zemine oturduğunu görüyorum. Silah Müslüman’ın elindeyse ona terörist, başka bir dine mensup kişinin elindeyse -yarım ağız- katil diyenleri görünce üzülüyorum elbette. Charlie Hebdo için ayağa kalkıp ABD’deki üç gencin katledilişiyle ilgili ses etmeyenler ve bunun tam tersi durumunda olanlar arasında hiçbir fark göremiyorum. Her ikisi de aidiyetliğin başka yerindeler…

Ait olduğumuz tek bir örgüt var. O örgüte bağlı olmak nerede olursa olsun haksızlığın karşısında olmayı gerektiriyor. Aidiyetliğimiz bu örgüttür. Onun adı da insanlıktır.
Sadece Türkiye’nin değil elbette. Tüm Dünya’nın bu konuda alması gereken çok yol var.