Spor Haberleri

Köşe Yazıları

5 Nisan 2013 Cuma

RTÜK Baskıları ve Behzat Ç.'nin Direnişi

Behzat Ç. sadece bir televizyon fenomeni değil. Aynı zamanda üzerindeki iktidar ve RTÜK baskısına rağmen, karakterlerinden taviz vermeyen ilkeli bir televizyon dizisi… Erdal Beşikçioğlu’nun canlandırdığı Başkomiser Behzat, alışılmışın dışında bir polis karakter…
Dizinin polis karakterleri, gerçek hayattaki sistemin ve iktidarın koruyucusu polis profilinin çok dışında... Örneğin 1 Mayıs’ta sivil olarak miting alanında görevlendirildikleri bir bölümde, arabada konu hakkındaki konuşmaları basit ama anlaşılır bir dille sınıf bilinci içeriyordu. “1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramı değil mi? Biz de emekçiyiz, hadi biz de katılalım mitinge.” olarak özetlenebilecek bir diyalogdu.
Başka bir örnekte de Hayalet’in gecekondulardaki yıkımlardaki tutumu, Behzat’ın gariban ve yoksulun yanında yer alışı ütopik polis profilleri sunuyordu.
Dizi aynı zamanda derin devlet konusunu başarılı bir şekilde işlemekte, devletin üst makamlarının derin devlet bağlantısını da vurgulamaktaydı.
Bütün bunlar elbette sistemin çarklarında birer dişli olma görevinden memnun olanlar için rahatsız edici özelliklerdi. Bir diğer rahatsız edici özellik ise karakterlerin insana dair hiçbir şeye yabancı olmayışıydı. Yeri geldiğinde küfür eden, hatta kimi zaman bunu sık sık yapan bir toplumda, Behzat’ın küfürleri terbiyeleri alt üst etti (!)
Behzat Ç.’nin küfürleri dışında ‘genel ahlakı zedeleyen’ başka bir unsur daha vardı. İçki… Uzun süren içkili sahneler, RTÜK baskısına maruz kaldı. Cezalar kesildi. İçki şişeleri her ne kadar buzlansa da, sahneler biraz azaldı, küfürler hafifledi.
Ancak baskılar bitmedi elbette. Yine de devam eden içkili sahneler ‘rahatsız etmeyi’ sürdürdü. Gençlere ve çocuklara kötü örnek oluşturmasın diyeydi her şey(!) Güya, devlet gençliğin, gelecek neslin sağlığını düşünüyordu. Genel ahlaka aykırılıksa eğer konu, içki içen insan soyguncudan daha ‘ahlaksız’ olmuş oluyor.
Eğer bir televizyon dizisindeki karakterlerin iyi örnek oluşturma gibi bir zorunlulukları varsa buyurun Leyla ile Mecnun’daki Hırsız Yavuz… Bu sevimli karakter hırsızlığı özendiriyor mu? Bence özendirmiyor. Bir dizi karakteri içki içtiğinde de içkiyi özendirmiyor.
Asıl meselenin dine ters düşmemek olduğunu çok iyi biliyoruz tabii. Hırsızlık da dine uygun değildir elbette. Ama yaşam biçimi ve özgürlüğü kısıtlamak gerektiğinde, içki içme, dövme yaptırma gibi kişisel tercihler dini baskılara daha kolay konu oluyor. Hırsızlık? Yok canım, gerekirse devleti de yönettiriyor İslam coğrafyası hırsıza. Beş vakit namaz kılıyor mu, tüm ibadetleri tam mı? Önemli olan o!
İşte böyle bir ortamda Behzat Ç. baskıların odağında kaldı ve buna rağmen direnç göstermeye devam etti. Hatta RTÜK’ün içki yasaklarına rağmen, her ne kadar şişeler buzlansa da hemen hemen her sahnede içki şişeleri ve kadehler görülmeye başlandı. Behzat Ç. bu sezon son bulacak. İşte bu yüzden giderayak bir keyfime bakayım, diyor. İyi de yapıyor.
İçki üzerinden özgürlük savunması yapmıyorum. Konu şu. İçkinin dinen yasak oluşuyla, içki içmek sağlığa aykırı diye toplumsal bir duyarlılıkla kontrol altında tutulması arasında fark var. Kimse kendini kandırmasın. Eğer bu bir toplumsal duyarlılık olsaydı, gelecek nesillerin sağlığına en büyük tehdit olan hidroelektrik santraller, termik santraller, siyanürlü altın madenleri ve elbette ki geçen yüzyıldan kalma en büyük bela nükleer santral konusunda da toplum sağlığını düşünen bir şekilde davranırlardı, değil mi?

İçki yasağının toplumun sağlığı adına değil, istenen toplum düzenin inşası için gerektiğini çok iyi biliyoruz. Televizyon dizilerine yönelik müdahalelerinde de gençlere kötü örnek oluşturmak olan konu başlıkları, elinden silah düşmeyen karakterlerin olduğu diziler için geçerli olmuyorsa, gençlerin önüne koymak istedikleri örneği çok merak ediyorum.