Mesleğimin ne
olduğunu açıklayamam. Söylenecek bir şey değil... 'Ne işle meşguldün sen,
Selçuk?' diye soran arkadaşlara, 'Serbest meslek...' diye yanıt vermek artık
alışkanlık halini almıştı. 'Ne iş...' diye başlatılan bir soru tamamlanmadan
'serbest meslek...' diye cevabını yapıştırır, hızla konuyu değiştirirdim.
Dikkat çeken harcamalarım, iyi giyimim, biraz şüpheli hale getirdi beni. Bundan
dolayı arkadaşlıklarım uzun vadeli olmazdı. Zaten hiç de zamanım olmadı
arkadaşlıklar için.
Yılbaşları,
yaz ayları ve diğer bazı zamanlarda yoğunlaşan işlerim, gizli olması gereken
görüşmelerim, resmi olmayan anlaşma metinlerim... Bak, gördün mü? Sen de
şüpheyle bakıyorsun bana. Tamam, tamam... Sana anlatacağım. Zaten aramızda
kalacak, biliyorum. Şimdi bir iş görüşmesine gitmek için yola çıkıyorum. Sana
yolda her şeyi anlatacağım. Ama biraz kendimden bahsetmeliyim.
Adım Selçuk;
başta söylemiş miydim? Neyse... Ben birkaç kez üniversiteye başlamış, tıp,
mühendislik ve hukuk dışında her bölümde okuma deneyimi kazanmış, ancak
hiçbirini bitirememiş bir adamım. İrili ufaklı işlerde çalıştım. Hatta en son
çalıştığım firmada ofis elemanıydım. Kıdemli ama... Müdürlerim, patronlarım
bana çok güvenirdi. Öyle ki koca holdingin müdürlerinin bile iletişim
kuramadığı patronlarla bir araya geldim sık sık. İşte şimdi bu işten de ayrılma
sebebime geliyorum. Seni de sıkmayayım. Bu gördüğün arabayı, az önce kapısından
çıktığımız daireyi nasıl aldığımı bu anlatacağımla öğrenemeyebilirsin, ama biraz
sabrına sığınıyorum.
Bir gün yine
patronumun odasında günlük sohbetler yapmaktaydık. O sırada kapı açıldı ve
içeri genç bir kadın girdi. Nasıl güzeldi, sana anlatamam. Kızıl mı turuncu
muydu saçları, şimdi hatırlayamıyorum. Ama vücudunun kıvrımları, yüzünün o
güzel ve etkileyici hatlarıyla hep hayalini kuracağın türden bir kadındı. Sonra
öğrendim ki benim patronun sevgilisiymiş. O güne kadar saygı duyduğum adama, o
andan itibaren inceden haset duymaya başlamıştım. Ben yakışıklı, etkileyici bir
adam değilim. Ama bu adam da bu özellikleri taşımıyordu ki... Neyse, konumuz bu
değil...
Benim patron,
karısını işte bu güzeller güzeli kadınla aldatıyordu anlayacağın. Kart
zampara... Ancak o gün hesaba katmadığı bir şey vardı. Karısı da o gün oraya
geldi. O dakikalarda içeri girdi. Ben de tam çıkmak üzereydim o sırada. Yüzünde
hiçbir zaman kendine güven ifadesini kaybetmeyen yaşlı kurt, o anda resmen buz
kesti. Yüzündeki çizgiler adeta dondu. Balmumumdan bir heykel gibiydi;
görmeliydin. Adamın karısı, bir eşine, bir de genç kadına bakıyordu
aralıklarla. Tenis maçı izleyen şaşkın bir kedi gibiydi. Benim odada olduğumu
fark etmemişti. Ben de 'buradan gitmeliyim' diye düşünmekteydim. Patronsa
aklımı okumuştu sanki.
'Selçukçuğum,
size mutluluklar dilerim, ne iyi ettin de tanıştırdın beni kız arkadaşınla,
nişan ne zaman?' diye soruverdi ansızın. Burada adım geçmese hiç üzerime
almayacaktım. Hatta bir an, 'unutkanlığımda geldiğim son nokta; böyle bir
sevgilim var ve ben hatırlamıyorum' diye geçirdim içimden. Sonra uyandım
duruma. Bizim yaşlı kurt hızlı bir planla, sevgilisini geçici süre de olsa
karısından uzak tutuyordu. Ben genç kadından bir çıkış beklerken o da bu oyuna
dâhil oldu birden. Ve koluma girdi. İnanabiliyor musun? Böyle güzellikte bir
kadın koluma girdi yahu!
Benim
şaşkınlığımı düşün. Üzerine de adamın eşinin ne kadar rahatladığını...
'Geçerken bir uğrayayım, dedim' dedi kadın. Odada, kendisi dâhil kimsenin
inanmadığı bir yalandı bu. Belli ki kocasından şüpheleniyordu. Kontrol amaçlı
ziyaretini kocasını resmi bir şekilde kucaklayarak bitirdi. Kadın odadan
çıktığında üçümüz kalmıştık o kocaman ofis mobilyalarının olduğu odada. Genç
kadın kolumdan çıkıp, koltuklardan birine oturup sitemkâr bir ifade takındı.
Ama bizim yaşlı kurt tekrar takındığı kendine güvenen ifadeyle ' bizi biraz
yalnız bırakabilir misin Pelin? Haydi, tatlım!' deyiverdi genç kadına. Kadın
sorgusuzca çıktı odadan. Bense 'adı Pelin'miş, demek...' diye geçirdim içimden.
Sonra da gerçek hayata dönüp 'neden benimle baş başa kalmak istedi ki patron?'
diye sorgulamaya başladım. Ama merakım kısa sürecekti.
Sana şimdi
anlatacaklarım biraz garip gelebilir. Dinlemek istemediğinde hatta
anlattıklarıma inanmadığında beni uyar. Konuşmayı bitirebiliriz. Zaten az
yolumuz da kaldı. Gerçi trafik yoğunlaşacak galiba. Kâğıt helvacılar ve su
satan adamlar yol kenarında bitmeye başladığına göre...
Patron
oturmamı işaret etti. Ben de tekrar oturdum. Aklımda binlerce soruyla... Acaba
sevgilisine bakışımı fark etti de beni fırçalamaya mı hazırlanıyordu? Dedim ya,
merakım kısa sürecekti.
'Oğlum, seni
çok severim, bilirsin.'diye söze girdi bizim zampara patron. Ve devam etti.
'Tahmin ettiğin üzere, az önceki hoş hanım benim sevgilim. Ve diğeri de
karım... Ben Pelin'le ve de karımla çok mutluyum. Bu mutluğumun bozulmasını
istemiyorum. Senden isteyeceğim şey...' Durakladı bir an. Hiçbir şey
düşünemiyordum, merakla konuşmanın devamını bekliyordum. ' Bak oğlum...' Tekrar
başa dönüyor gibiydik konuşmada. 'Sana çok güvenirim. Hatta holdingin bütün
kasa anahtarlarını banka şifrelerini bile gözümü kırpmadan sana emanet edecek
kadar...' dedi ve bir soluk alıp devam etti. 'Pelin'i bazı zamanlar idare
etmeni, hatta onun sevgilisi gibi davranmanı rica ediyorum. En azından, karımın
dikkatini ve şüphelerini üzerimden uzaklaştırana kadar... Saygınlığım çok
önemli... Önemli bir dernek başkanlığı seçimi arifesinde hiç de iyi olmaz bir
aşk skandalı.'dedi. Şaşkınlığımı tahmin et.
'Nasıl olacak
bu?' diye sorabildim sadece.
'Bir ücret
karşılığında... Artı masraflar da neyse onları da karşılarım. Yeter ki Pelin de
mutlu olsun.'dedi ve bir an düşünüp devam etti. 'Biliyorum ki ona farklı bir
gözle bakmayacaksın. Sana güveniyorum.'dedi. Adama bakar mısın? Hem karısını
aldatıyor, hem de sevgilisine dokunmayacağımdan emin olmak istiyor. Gerçi
emin... Nasıl bu kadar emin olabiliyor ki? Çok mu tok görünüyorum dışarıdan?
Neyse...
Ücret
dolgundu. Masraflar için de hiç gözünü kırpmayacaktı. Benimse o kadar paraya
ihtiyacım vardı ki bu teklifi kabul ettim. Şimdi işimin ne olduğunu anladın.
Ben emanetçiyim. Şimdi de gelelim, bunun nasıl bir
iş olarak süreklilik arz ettiğine. Şaşkın görünüyorsun ama sen. Ama devam
etmemi istediğine göre konuşmayı sürdüreceğim.
Piyasa dar
gibi görünüyor bir anlamda. Ama ilk işimde o kadar başarılı oldum ki, birden bire
müşterilerim arttı. Benim patron beni bir sürü zampara arkadaşına önermeye
başladı. Pelinler, Mügeler, Buseler... İşten de ayrıldım sonra; yetişemiyordum.
On binlerce dolardan söz ediyoruz. İşte bu da zenginliğimin sebebi... Hiç âşık
oldun mu diye de soracak olursan, bir kere oldum. Hatta bir keresinde de
anlaşma dışına çıktım, itiraf ediyorum. Sonuçta benim de duygularım ve
ihtiyaçlarım vardı. Ama bu tek seferlik anlaşma dışı davranışım işimi yapmama
engel olmadı. Hala çok güvenilen bir ‘emanetçi’yim.
Birazdan
ulaşacağımız görüşmenin detaylarını merak ediyor musun? Aslında ben de merak
ediyorum. Dün aldığım bir e-posta sonucu gidiyoruz oraya. Müşteriyle bir
restoranda buluşacağız. Hiç konuşmadık. Sadece internet yoluyla iletişime
geçmeyi istedi. Görüştükten sonra anlaşırsak yüklü bir para teklif ediyor.
Bakalım... Biraz çekiniyorum aslında. Yanımda sen olmasan belki de gitmezdim.
Bana güvenme, türünden bakışına rağmen...
İşte geldik.
İçeri girdiğimde 15 numaralı masayı sormamı istemişti. Arabayı park edelim
şimdi. Sen de gelmek ister misin? Başka bir masada sessizce dinlersin. Tamam,
gelme, dışarıda bir yerde bekle istersen.
'15 numaralı
masa?'
'Cam kenarında
en köşedeki masa efendim.'
Ama o masadaki
bir kadın!
Arabaya
dönelim, her şeyi anlatacağım. Merak ettiğini biliyorum. Yarım saat içinde
hayatımın en tuhaf iş teklifini aldım.
Kadın eşi
tarafından defalarca aldatılıyormuş. Ama ondan ayrılamıyor. Bunu yapmaya
cesareti yok. Diğer müşterilerimin profili... Ama bu seferki bir kadın olunca
şaşırdım işte. En sonunda bir sevgilisi olsun istemiş. Ama bizim insanlar biraz
duygusaldır ya, hemencecik âşık olmaya başlamışlar kadına. Kadın güzel de... O
aşk istemiyor. Kocasından intikam almak ve evliliğine zarar vermeden
‘profesyonel' bir ilişki yaşamak istiyor. Ona bu teklifi düşüneceğimi söyledim.
Aslında kadınlar tarafından deşifre olmak demek, en kısa zamanda emekliye
ayrılmayı gerektiriyor.
Şaşkınlığını
anlıyorum. Hatta kızgınlığını da... İlişkilerin bu kadar basitleştiği bir
dünyada, benim bu saçma sapan hayatlara dayanan bir sektör oluşturmuş olmam
canını sıkabilir. Benim hiçbir sağlıklı ilişki kuramam, âşık olamamam hep
bundandı. Bu çarpık hayatın en çok yıprananı benim aslında... Güzel bir hayat
kuramadım. Bir aileye sahip değilim. Arkadaşım da yok benim. Sinemaya,
tiyatroya yalnız giderim. Yemeğimi yalnız yerim. Hayatta yaptığım tek iyi şey,
bir işim sırasında müşterimin sevgilisini maddi zorluklarından kurtarıp onu bu
ilişkiyi yaşamaktan vazgeçirmek oldu. Bazen vicdan devreye giriyor. Ama inan bana,
ben kötü bir insan değilim. Beni bu çarpık ilişkilerin köpeği olarak
görebilirsin. Ama lütfen, hakkımdaki en ağır düşüncen sadece bu olsun.
Ben de artık
yoruldum. Belki de bu işi kabul edip iyi bir jübile yapabilirim. Ne dersin
buna?
Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder