Spor Haberleri

Köşe Yazıları

23 Mart 2015 Pazartesi

Kediciklerin Aşkı ve İlahi Yol



Önsöz

"Okuyacağınız bu yazıdan dolayı bana açılan hakaret davasını kaybetmiştim. 26 Mart'ta ise tazminat davası görülecek. Yazımın tamamı bu... Ancak dava açılmasına sebep olan ifadeler yok. Direk olarak şahsa yönelik olmayan bu ifadelerin şahsa yönelik olduğu konusunda mahkemeyi ikna eden avukatları kutlamak gerek..."

Sosyal medyayı takip edenler bilirler. Adnan Oktar’ın –nam-ı diğer Adnan Hoca’nın bir televizyon programında etrafındaki kadınlarla gerçekleştirdiği ‘sevgi’ sağanağı gösterisi sosyal medya kanallarında çokça paylaşılıyor aylardır.

Adnan Oktar başı kapalı ve açıklardan oluşan küçük bir kadın topluluğuna sırayla şu soruyu soruyor. “Beni seviyor musun?” “Seviyorum” cevabını alıp tatmin olmayarak, “ne kadar seviyorsun?” diye yeni bir soru daha soruyor. Kadınlar, sırayla sevgilerini tarif edemeyeceklerini, bu sevginin kelimelerle ifade edilemeyeceğini dile getiriyor. Adnan Oktar, “maşallah!” diye karşılık verip Allah sevgisinin kendisine tecellisini vurguluyor ve ekliyor. “Yobaz ve münafıklar buna dayanamayacak.” Şimdi ben de dayanamadım. Yobaz mıyım, münafık mıyım, bilemedim. Olayı öncelikle bir televizyon şovu olarak değerlendirsem de altında önemli bir toplumsal gerçeğin yatabileceğini düşünmeye başladım. Aslında burada gördüğümüz abartılı da olsa bir gerçeğin yansıması olabilir mi?

 Öncelikle belirtmeliyim ki bu tip videoların sosyal medyada dolaşması, ‘zat-ı şahanelerin’ gereksiz yere ilgi görüp, gündeme oturmasına neden olabilir. Ancak yukarıdaki paragrafın sonunda da belirttiğim gibi bunu sadece bir eğlencelik olarak değerlendirmediğimizde birtakım çıkarımlara varabiliyoruz. Bunlardan en önemlisi, muhafazakâr toplumumuzda özellikle kadına yönelik olan cinsel baskılardır. Bu cinsel baskılar, kadının cinselliğini tanımaması, saf bir aşk hayatının dahi kadına yasaklanması olarak özetlenebilir. Bu baskılar, özellikle muhafazakâr ailelerin başı kapalı kızlarında sevgiye açlık olarak yansımaktadır. Bununla ilgili çok fazla canlı örneğe şahit oldum.

Herkesin hatırlayacağı bir örnek vereyim. Yıllar önce haber bültenlerine yansımış “tarikat şeyhi aşkları kuşağında” da görüldüğü gibi bu baskılara maruz kalmış kadınlar, ‘Allah tarafından özel mülakatla seçildiğine inandığı adamlara’ bastırılan sevgi duygusunu ve cinselliği yöneltmeyi tercih ediyor. Normal bir kadın - erkek ilişkisini ahlaklı bulmadığı için, böyle bir adama aşkı meşru görüyor. Bu durum ise aşka susamış kadınların bu mahrumiyetinden faydalanan şarlatanlara yarıyor elbette. Yine baktığınızda bu şarlatanların zenginlik içinde yaşadığına da tanık oluyoruz. Zenginliklerinin Allah’ın onlara sunduğu ödüller olarak görenlerin sayısı da az değil… “Demek ki Allah tarafından seçilmiş” inancının doğmasının önemli bir göstergesi bu zenginlik.

Şimdi gelelim neden bir şeyhe özlem ve ilgi duyulduğuna. İnsanlar görmedikleri Allah’a inanıp, tanımadıkları peygamberlerine sevgi gösterirken, eksik kaldığını düşündükleri kısımları, inandıkları tüm değerlerin yansıması olarak gördükleri kişilere sevgi duyarak tamamlamaya çalışıyorlar. Demek ki Allah aşkı denen kavram yeterli olamıyor. Hep, O’nun yansıması bir kişi arama gayretine düşüyorlar. Adnan Oktar bu kişilerden biri… Ama bir tek o yok maalesef. Bütün bu arayışların en büyük sebebi ise, aslında inançtaki yetersizlik olabilir. Ama ben inançları sorgulamaktan ziyade, bunun toplumda baş göstermesinin sebeplerini irdelemekten yanayım.

Yine de son noktayı koymadan belirtmekte fayda var. Bu bir televizyon şovu elbette…

Dinin bir rant aracı haline geldiğini, cinci hocaların, muskacıların ve ‘şifacı’ hocaların, doktorlardan ve öğretmenlerden ve hatta bilim adamlarından daha üstün görüldüğünü gördüğümüzde sorun acaba dinde mi, yoksa toplumda mı, sorusunu sormadan edemiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder