TDK’deki kafa kaynağını nereden alıyor?
Öncelikle söyleyeyim. Sorduğum bu sorunun bir cevabı yok.
Kendi kendinize konuşurken söyleyebileceğiniz herhangi bir cümle…
TDK’nin kelimelerin anlamları üzerine yürüttüğü çalışmalar
hızla devam ediyor. Dilin gelişimi için yaptıkları bu ‘eşsiz’ hizmet için kendilerine
bir teşekkürü zor gören biz nankörler için de bir öneri sunmalarını bekliyoruz
açıkçası…
TDK cinsiyetçiliğiyle hayatımızdaki yerini alırken, kadın takıntısından
vazgeçemeyeceğini göstermeye devam ediyor.
Örneğin en son skandalda “esnaf” kelimesinin anlamlarından
birine getirdiği tanım akıllara TDK’nin hangi kaynaktan yararlandığı sorusunu
getiriyor. Esnaf: Kötü yola sapmış kadın…
Yani? Satış yapıyor işte… Eeee? Kendini satıyor ya…
Peki, arkadaş, diyelim ki esnafın böyle bir tanımı var.
Kendini sadece kadın mı satar? Sadece beden mi satılır? Bu ülkede başbakan
yardımcısının da ifade ettiği gibi kenti parsel parsel satanlara ne demeli? Peki,
aynı başbakan yardımcısı buna göz yummaya devam edeceğini gözümüze baka baka
demedi mi? Bu bir tür satış değil mi?
Biz TDK’nin içinde bulunduğu kafa karışıklığına bir dönelim.
Bakın, ne kadar iyi niyetliyim. Olsa olsa kafası karışıktır, değil mi?
Veya devletin tüm kurumlarında olduğu gibi düşmekte olan
kalite ve devlet ciddiyetinin geldiği noktayı işaret eder. Türk dilinin
gelişmesi için kurulmuş bir kurumun bu konuda gelişme kat edemeyeceğini de
gördüğünüzde anadiliniz adına üzülüyorsunuz. Resmi, ‘konuşulması zorunlu’ ilan
edilerek, coğrafyasındaki tüm dilleri yasaklama, engelleme, kısıtlama sebebi
olmuş bir dilin kurumunun geldiği noktayı görünce şaşırmamak elde değil.
TDK esnaf kelimesinin anlamlarından biri olan “halk
sınıfları” ifadesine yer vermeyince haliyle kaynağının neresi olduğunu
sorgulamaya girişiyorsunuz. Kurum’un esnaf deyince akla gelmesi ancak alkol
masasında mümkün olan ifadeyi ayık kafayla bulduğuna göre daha bizim çok rakı
içmemiz gerek…
Bu kadınlara yönelik bir başka hakaret olarak algılanabilir.
Ayrıca esnaflar da ses çıkarabilir. Biz ‘kötü kadın’ mıyız? Diyebilir. Ancak
bambaşka bir sorunumuz var hâlihazırda. O da ciddiyetini yitirmiş bir kurum
kalabalık bir halk kitlesinin anadiline nasıl sahip çıkacak? Bir dile katkı
sağlamak yerine Türkçeyi alt beyindeki saplantılara ya da iktidarın söylemlerini
destekleyecek söz söyleme kaygısına feda etmeyi ne zaman bırakacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder