Adam o an kollarının arasındaki kadına baktı. Romantik bir
dans, soğuk bir gece... Konuşacak çok şey olduğu halde sessiz kalmak... Dil
tutulması, akıl durması, kalp çarpıntısı...
“Güzelsin” dedi. Yutkundu. Kadın Başını yaklaştırdı.
Anlamamıştı. Kulağına eğildi adam. “Çok güzelsin” dedi tek nefesle. Sanki son
nefesini vermişti. Ve nasıl oldu da oldu, anlamadı. Kadının bembeyaz boynuna
küçük bir öpücük kondurdu. Hiçbir şey o kadar güzel kokamazdı. Hiçbir sıcaklık
o kadar yakamazdı.
Kadın bu yakınlaşmadan rahatsız oldu bir an. Hatta çok
rahatsız oldu. O ana kadar olam tüm sarılmalar, tüm gülüşmeler aniden
kesilmişti. Gece inmişti gözlere.
Bir öpücük de kadının dudakları için hazırlanıyordu adamın
titreyen ağzında. Hatta sadece öpücük değil, tüm bedeni eşsiz bir buluşma için
hazırdı. Dudaklarını yaklaştırdı. Dudaklar birbirine değdi. Kendilerini
bıraksalar sonsuza kadar tek vücut olabilirlerdi.
Oturmak istiyorum dedi, kadın. Dans etmek istemiyordu.
Artık. Hatta ondan uzakta kalmak, hatta bir daha hiç karşılaşmamak istiyordu.
“Oturmak istiyorum” dediğinde, aslında bir nevi “git başımdan” demek istemişti.
Ve gece simsiyah kapandı.
Gözlerinin önünde belki de hayatının en güzel zamanını yaşayacakken sırf
kendi sabırsızlığına yenik düşmüştü. Konuşacak, kendini anlatacak zamanı
harcamıştı. Evet... Ama zamanımız darken sevmek için sadece öpücükler ve
bakışlar yetmeliydi sayfalarca cümlelik aşk tariflerine. Oysa şimdi o suçluydu.
Sesler kesilmişti. Gece onu sorguya çekiyordu. Üzerine tutulan loş bir ışıkla
saçlarını çekerek sorguluyordu gece. Sol yanını yumrukluyordu. Ve havada asılı
kalan öpücük bile aleyhine tanıklık ediyordu.
O suda narin bir nilüfer çiçeğiydi. Zarar vermişti.
Elleriyle, gözleriyle...
Suçluydu. Evet. Ama pişman değildi.
Konuşarak değil, bakarak, öperek anlatabilirdi her şeyi. Ama
olmadı. Anlatamadı. Belki de yanlış bir şey anlattı. Gitti kadın. Ve gece
simsiyah kapandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder