AKP’nin TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, İstanbul ’da yapılı süren 3. Köprü ve ODTÜ arazisinden geçen
otoyol çalışmaları nedeniyle ağaçların kesilmesine karşı çıkanlara tepki
göstererek, “Yol uğruna her şey feda edilir. Yolun geçeceği yerde cami bile
olsa yıkar, başka yerde yaparız" dedi.
Her açıklamasında politik duruşlarını daha bir net ortaya
koyuyorlar. Camiye kızlı erkekli sığınmak zorunda kalan eylemciler söz konusu
olunca caminin kutsallığından dem vurup insanları hedef gösteren Başbakan, bu
seferki sözlerle nasıl bir çelişki denizine itildiğimizi gösteriyor.
Yapılmak istenen seçim öncesi kısa vadeli ‘çözümler’
üretmek, halkın gözünü boyamak… Ve iş birilerine verilen ihalelerle yeni dönem
kapitalistlerin cebini doldurmak olunca cami bile tanımıyorlar. Dolayısıyla her
fırsatta insan hayatının da önünde tutup “camiye ayakkabılarıyla girdiler”
diyerek vicdani olarak bulundukları yer hakkında bilgi vermiş AKP’liler, cami
konusunda aslında ne kadar hassas olduklarını Başbakan’ın bu sözleriyle
göstermiş oluyordu.
Ancak ne gariptir ki AKP tabanı “camiye ayakkabılarıyla
girdiler” denip hedef gösterilen eylemciyi din düşmanı ilan ederken, “gerekirse
cami de yıkarız” diyen AKP için aynı düşünce içinde olmuyordu. Bunun en büyük
sebebi AKP’nin elindeki medya organlarının tutumuydu elbette. Örneğin Anadolu
Ajansı sanki bu söz hiç söylenmemiş gibi geçti haberi. Bu sözlerin sahibi eğer
muhalefet olsaydı çıkan manşetleri düşünemiyorum bile.
Başbakan aslında bu sözlerle “orman da neymiş, tarih de
neymiş, doğa da neymiş, söz konusu yolsa kendi kutsalımı bile tanımam” demek
istiyor. Peki, bu yol sadece hizmet mi demek? Bir hizmetin hizmet sayılması
için kamu sağlığı için bu kadar önemli bir ormanlık araziyi yok etmiyor olması
gerekmez mi? Bu bir… İkincisi yol, köprü, lüks siteler inşa eden bir hizmet
anlayışı, artık modası geçmiş bir anlayış değil mi?
Örneğin, kültür merkezleri inşa edip, kültür politikaları
hakkında tek satır ilerlemeyen AKP, kültür merkezi inşaatları yapınca kültür
hazinesi sunmuş olmuyor ülkeye.
İnşaata dayalı kalkınma anlayışı, memleketin doğal su
havzalarına çimento fabrikaları açtırıyorsa bunun adı kalkınma değildir. Olsa
olsa birilerini kalkındırma olarak tanımlanabilir.
Başbakan’ın bu ‘hizmetleri’ protesto edenleri eşkıya olarak
nitelemesi de konuşmasının satır aralarındaydı. Bu da alışık olduğumuz bir şey…
Ayrıca yine “dediğim dedik, çaldığım düdük” tavrı dikkat çekiyor. “Biz
yapacağız diyorsak, önünde kimse duramaz.” Bu tavır bütün protestoların da baş
sebebidir zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder