Fransızlar Paris’in değerini
hesapladı. Tarihi yapılarıyla birlikte 718 Milyar Euro ediyor.
Emlakçı anlayışıyla yapılan bu
hesap bizdeki uzmanların da ilgisini çekti. Ve uzmanlar hesap makinelerine
sarılıp İstanbul’un değerini hesapladı. Fransız Kralı Napolyon’un “Dünya tek
devlet olsaydı İstanbul başkent olurdu” sözlerine rağmen İstanbul’un rakamları
Paris’in oldukça altında. 470 Milyar Euro…
Ancak yine uzmanlara göre bu
rakam önümüzdeki dönemde bir yükselme seyri izleyecek. Çünkü yeni konutlar, iş
yerleri ve elbette ki kentsel dönüşüm, İstanbul’un maddi değerini yükseltecek.
Ama maddi değerden daha önemli
bir şey var. İstanbul’da yaşıyor olmanın manevi bir hazzı var. Asla ama asla
hiçbir şeyle kıyaslanabilecek, “şu kadar Euro eder” denebilecek bir ayrıcalık
değil bu. Bunu yaşadığım şehir olmasından öte bir düşünceyle söylüyorum. Başka
şehirler görmüş, dünyayı dolaşıp hemen hemen her metropolü görmüş pek çok
arkadaşımın ortak görüşü… Avrupa’dan gelip Beyoğlu’ndaki gibi bir şehir
hayatına tanık olmamış nice dostum var. İstanbul’a yerleşen yabancıların sayısı
işte bu yüzden artıyor. Çalıştıkları şirketlerin İstanbul ofislerine kapağı
atmak için çaba sarf edenler, İstanbul’da müzik yapmak için yola çıkma
hazırlığı yapan müzisyen arkadaşlarım…
İşte bunların değerini öyle
rakamlarla ölçemeyiz.
Bu noktada ciddi bir çelişki
ortaya çıkıyor. İstanbul’un emlak değerini yükseltecek, Paris’i de sollayarak
‘muhasır medeniyetler seviyesine’ çıkaracak kentleşme projeleri, kentsel
dönüşümler, paha biçilemeyen İstanbul’da yaşama hazzını ortadan kaldıracak.
Maddi değeri artan bir şeyin asıl değerini kaybetmesi, önemsizleşmesi gibi bir
durum ortaya çıkacak.
Emlak fiyatlarının yükselmesi,
kentin orta halli insanlarını kentin dışına sürecek. 470 Milyar Euro’luk bir
kentken bile yaşananlar bu zaten.
Yapılması gereken hesap bu değil
aslında. Yapılması gereken bir kentin kültür düzeyini hesaplamak… Bir kentin
yaşam tarzını cazip hale getirmek…
Her yere alışveriş merkezi, lüks
konutlar yaparak bir kent hesabı çıkarmak, İstanbul’un asırlarca biriktirdiği
mevcut kültür değerini yok saymak gibi bir yan etkiyi de beraberinde getiriyor.
Sistem para hesabına dayalı yapay bir kültür oluştururken, kentlerin yeni
sanatsal ve kültürel üretimler yapması önünde en büyük engel oluyor.
Her şeyin dijital ortamda hazır
olarak sunulduğu ortamda yeni bir şey üretmek şöyle dursun, tarih boyunca
üretilmiş her değer yok olmaya mahkûm hale getiriliyor.
Bir kentin emlak değerinin
yüksekliği kent sakinlerini mutlu edip heyecanlandırıyorsa, kültürel ve tarihi
değerleri herhangi bir yürek kıpırtısı yaratmıyorsa o kent değerinin altında
bile satılır da gık çıkarmaya hakkımız kalmaz.
Kent veya ülke yönetimini
tüccarlıkla karıştıranlar da “470 Milyar Euro’ya olmaz, bize gelişi bu kadar,
sadece Boğaz o kadar eder” gibilerinden de takılabilir şu aralar. Napolyon’dan
referans sözüne de layık olmuş bir şehir neticede. Paris’ten daha az tutması
haksızlık! Yoksa Gezi mi düşürüyor fiyatımızı? Hmmm evet…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder