Spor Haberleri

Köşe Yazıları

30 Ekim 2013 Çarşamba

Ahmet Kaya'nın Vebali Serdar Ortaç'a mı?

Manisa’da Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlenen Serdar Ortaç konserinde yaşanan Ahmet Kaya krizi, 29 Ekim’e damgasını vurdu.

İzleyicilerden küçük bir grubun Ahmet Kaya posteri açması, arbedeye neden oldu, olay büyüyünce sahneye çatal, bıçak ve birçok sert cisim atıldı. Olaylar yatışmadı, Serdar Ortaç konser alanını terk etti.

Bu istenmeyen olay Serdar Ortaç üzerinde geçmişten beri dolaşan adeta bir lanetin eseri… Popüler müziğin ve magazin dünyasının ünlü bir ismi olan Serdar Ortaç’ın, böylesi politik bir meselenin içinde yer alması ve Ahmet Kaya’yla yersiz husumeti 10 Şubat 1999 tarihindeki Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül törenine dayanıyor. Ahmet Kaya’nın Yılın Sanatçısı Ödülü’nü almak için sahneye çıkıp söylediği sözler sonucu oluşan tepkiler bu ülkede Kürt olmanın ne kadar sancılı olduğunu da gösteriyordu.




“Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klipi yayımlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayımlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum...” dedi ve şarkısını söyledi Ahmet Kaya.

Toplumun kanına işlemiş bir ırkçı tepkinin kitlesel deneyimiydi yaşananlar. Yaşananlar ya tesadüfen büyüyen bir ırkçı tepki örneğiydi ya da önceden örgütlenmişti. Serdar Ortaç’ın sahneye çıkıp, Ahmet Kaya’ya hitaben o ‘eşsiz eseri’ “Bu Devirde Kimse Şah Değil, Padişah Değil” şarkısını söyleyip peşinden 10. Yıl Marşı’na girince olay tam bir linçe dönüştü. İnsanlar Ahmet Kaya’nın olduğu masaya doğru çatal, bıçak atmaya başladı. Geceyi yılın sanatçısı olarak böylesi bir saldırıyla tamamlamak zorunda kalmıştı Ahmet Kaya. Sonrası da malum… Ülkesini terk etmeye zorlayan linç zaman içinde de devam eti. Ve Kaya’nın ülkesinden uzakta hayatını kaybetmesi ve gurbette gömülmesi de onun canını yakmaya devam etmiş olmalıydı.

Peki, biz bu yaşananların hesabını Serdar Ortaç’a mı sormalıyız? Konjonktür icabı ya da değil, pek çok kez özür dilemiş bir adam Serdar Ortaç. O günlerde bu linçe katılmış olmasını da toyluğuna vermemizi rica ediyor.

Aslında Ahmet Kaya’nın linç edilmesine neden olan süreç resmi ideolojinin Cumhuriyet tarihi boyunca dayattığı “tek millet, tek bayrak, tek dil” dayatmasının sonucudur. Dolayısıyla bu süreci yönetenler Serdar Ortaç gibi kültürel, sanatsal ve fikirsel anlamda kanaat önderi olamaya bir magazin kahramanını yem olarak ortaya atmış, Ahmet Kaya’nın linç edilmesini keyifle izlemişti. Mesela Serdar Ortaç’a gelene kadar, aynı gecede linçi alkışlayan Mahsun Kırmızıgül’e ne demeli?

Hala Serdar Ortaç’a bütün günahı yüklemek, meseleye sembolik tepkiler koymaktan öte bir şey değil… Onu huzursuz edecek eylemler, Kürt meselesine çözüm getirmez. Devletin Kürtlerle ilgili politikasında elle tutulur bir değişiklik var mı? Örneğin özel okullarda anadilde eğitim alma serbestliği, anadilin hak olarak kabul edilmesi midir? Değildir elbette.

Dolayısıyla bugün de birileri çıkıp Ahmet Kaya’nın söylediği gibi şeyler söylerse linç edilebilir. Çünkü değişen bir şey yok. Sokakta Kürtçe konuşup gülüşen insanlara ters ters bakıp “ Kürtçe konuşuyorlar bağıra bağıra” diyen var hala. Bunu söyleyenlerin eline fırsat geçince toplanıp 10. Yıl Marşı’yla birbirlerini gaza getirir hala.


Dedim ya, değişen bir şey yok. Ahmet Kaya’nın başına gelenler, gurbete gidişi, gurbetteki yitişi Türkiye toplumunun boğazında yutkunamadığı bir yumrudur aslında. Onu bu sürgüne zorlaya linçin tohumu, bu toprakta pusuda beklemeye devam ediyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder