Nostaljinin iyi bir tınlaması vardır. Keyif verir. Ancak
nostalji bir bakıma eskiye takılı kalmaktır. Geçmişe duyulan bu özlem bir nevi
statükoculuktur. “Nerede o eski bayramlar, nerede o eski yılbaşları, nerede o
eski insanlar, nerede o eski İstanbul…”
“Buralar eskiden hep dutluktu” diye başlayıp kentleşmeden
dert yanmak… “Şimdiki de müzik mi? Müzik eskiden yapılırmış” deyip durmak…
“Eskiden bayramlar böyle miydi? Herkes ailecek bir araya gelirdi. Şimdi herkes
tatilde…”
Dünya insanın yarattığı bir dinamikle değişiyor. Eğer
insanlar bayramı tatil fırsatı olarak kullanma ihtiyacı duyuyorsa bunun sebebi
sadece değişen insan ihtiyaçları değil. O ihtiyaçları meydana getiren stresli
yaşamın eseri bu…
Bunu da biz yapıyoruz. Çocuğu iyi bir işe girsin, ekmeğini
eline alsın diye çırpınan ebeveynlerin bu yaşam kavgası içine soktukları
çocukları bu kavgada düşmemek için ara ara kaçmalı. “Ebeveynler de nerede o
eski bayramlar, herkes bir tarafta” diye hayıflanmamalı işte o yüzden.
Hayıflanmaya hakları olması için çocuklarını kazançlı bir iş yerine, sevdikleri
arzuladıkları işe yönlendirmeleri gerekirdi.
Konu diyelim ki müzik… Müzisyen olmak isteyen ve çok
yetenekli nice çocuk gözlerimin önünde heba oldu. Yok, benim çocuğum fen lisesi
okuyacak, yok subay olacak, yok mühendis olsa iyi olacak… Sonra da yine aynı
ana babalar müzikten konu açılınca “nerede o eski müzikler be hey” demekten
geri kalmıyorlar. Şikâyet etmek kolay… Belki izin versen o çocuğun müziğin
çıtasını yükseltecek işler yapacaktı. Sen de eskiye özlem duyacağına gelecekten
umutlu bir insana dönüşecektin. Yok… Aynı tas, aynı hamam…
Bu her şey için böyle… Bir şey kötüye gidiyorsa ki gidiyor,
eskiyi özlemekle mesele çözülmez. Geleceği inşa edeceksin. Nerede o eski
İstanbul diyeceğine, eskinin güzel hiçbir yanını bırakmayan kent yöneticilerine
hesap soracaksın. Evde oturup eski İstanbul fotoğraflarına bakıp “eskiden
Beyoğlu’nda herkes fötr şapka giyerdi” diye dertlenmeyeceksin.
Beyoğlu’nun o tarihi pasajları yerine alışveriş merkezlerini
tercih etmeyeceksin. Nerede o eski bağzı şeyler diyorsun ya hani, cebinde
akıllı telefon da varsa unut gitsin o lafı.
Bunu olumsuz bir eleştiri mahiyetinde söylemedim. Bir yandan
da baş döndürücü bir hızla ve şaşırtıcılıkla teknolojik gelişmeler yaşanıyor.
Cebinde öyle bir dünya taşıyorsun ki artık kimseye adres sormana gerek yok.
Artık yeni bir albüm satın almana gerek yok. Ve hatta kimileri için gazete ve
kitap da almana gerek yok. Benim için böyle olmasa bile tablet denen bir
cihazın içinde binlerce kitap barındırabiliyorsun. Bu müthiş bir şey… Ve doğal
bir gidişat…
Bozulan insan ilişkilerinde teknolojinin payı olduğuna da
inanmıyorum. İnsanlar birbirleriyle sohbet etmiyorsa, artık eskisi kadar doğru
iletişim kurmuyorsa daha en başta bahsettiğim hayat gailesi bunun baş
sorumlusudur. Bunu da teknolojiden bağımsız düşüneceğiz. İnsanlara mutlu
olacakları hayatı yaşama şansı vermediğimizde, bunu da daha en başta çocuğumuzu
yetiştirirken biz yapıyorsak, eskinin güzelliklerini özlediğimizi söyleyip yeni
nesli fırçalamak gibi hakkımız yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder