Spor Haberleri

Köşe Yazıları

7 Ekim 2013 Pazartesi

Oysa Müzik Devrime Yakışır

Müzik güzel şeyler söyleme biçimidir. Güzel hayaller, daha güzel bir dünya özlemi, aşk… Bunları anlatabileceğin en iyi yoldur müzik.

Eğer müzikle siz bu güzellikleri anlatıyorsanız, illaki muktedir tarafından engellenirsiniz. Suçlanırsınız. Sazınızı kırarlar önce, sonra sizi zindana kapatırlar. Hatta öldürürler. Çünkü o kadar etkili bir devrim aracıdır ki müzik; korkarlar.

Bu noktada dünyanın iki ayrı noktasından iki örnekten bahsetmek gerek. Şili’den Victor Jara, Türkiye’den Ruhi Su… Kaderleri aynıdır. Her ikisini de cunta katletmiştir. Şili’de 1973’te gerçekleştirilen askeri darbe sonrasında yoldaşlarıyla birlikte Santiago Stadı’nda işkence gördü Jara. Ama gitar çalmayı bırakmadı. İşkence gören diğer arkadaşlarına gitar çalıp moral vermeye devam etti. Ve sonunda önce gitarı kırıldı. Sonra bir daha gitar çalamasın diye elleri. Ve işkenceden ölene dek şarkı söylemeyi sürdürdü Victor Jara.

Ruhi Su ise direkt olarak cunta tarafından öldürülmedi elbette. Ama tedavi görmesi için yurtdışına çıkması gereken Su, yurtdışına gönderilmeyerek ölüme terk edildi. Ruhi Su 1951 yılında Alevi türküleri söylediği için hapis yatmıştı. Ve o günden ölümüne kadar sazını çaldı. Ve iktidarlar için hep sakıncalı sayıldı.
Victor Jara ve Ruhi Su işte o yüzden kader kardeşidir.

Ancak çok gariptir ki bu darbelerde müzik bir psikolojik işkence aracı olarak kullanılmıştı. Örneğin 12 Eylül’ün en önemli ‘işkence’ şarkısı Müşerref Akay’ın “ Türkiyem” parçasıdır.

Gezi direnişine geldiğimizde ise 12 Eylül kafasının nasıl tekrar dirildiğini görüyoruz. Alman Piyanist Davide Martello’nun Taksim Meydanı’nda direnişe destek resitalinden sonra piyanonun ‘gözaltına alınması’ olayı çok çarpıcı bir örnektir. Ancak müziğin devrimciliği bitmez. Martello Gezi direnişine özel besteler yapmaya devam ediyor.

İçinde bulunduğumuz dönem ciddi algı kırılmaları yaşadığımız ve iktidarın çok sert bir şekilde algıları yönettiği bir dönem… Örneğin Neşet Ertaş gibi bir ustanın anıldığı gecede Başbakan’ın Gönül Dağı’nı söylemesi olayı damgasını vuruyor. Bu iktidar Neşet Ertaş’ın felsefesinin yakınından geçebilecek bir halde mi?

Ne diyor Gönül Dağı? “Rızasız bahçenin gülü derilmez.” Oysa bu iktidar ne çok rızasız bahçeyi tarumar etti. Bilmiyor muyuz?

Müziğin işkence aracı olarak kullanılmasının bir üst versiyonudur Başbakan’ın Gönül Dağı’nı söylemesi… Bir de o anmaya İsmail Türüt gelmiştir ki işkence katmerlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder