Bilgesu Erenus'un kapitalizmin tarihsel gelişimini konu
aldığı "Arka Bahçe" isimli oyunu, şu sıralar Şehir Tiyatroları'nda
oynuyor.
Amerikan tarihinin kan ve katliamlar üzerine kurulu olduğunu
ifade eden bu tiyatro oyununda, Amerika'nın dünyaya medeniyet dağıttığına
inanan yaşlı kadının Noel gecesi öncesi evinin arka bahçesini düzenleme çabası
anlatılıyor. Arka bahçe iyi bir metafor olarak, kapitalizmin tarih boyunca yok
ettiği halkları ve kültürleri işaret ediyor.
Yaşlı kadın, Noel gecesini yalnız geçirmemek için tuttuğu
hizmetçiye, her saçmalayışında kendisine daha çok katlanması için daha fazla
para teklif ederek, onun kaçmasını engellemeye çalışıyor. Oyun hizmetçiyle ev
sahibi kadın arasındaki diyaloglarla ilerliyor. Ancak arka bahçede Amerika'nın
tarih boyunca katlettiği halkları temsil eden karakterler de var. Sessizce
hareketsizce duruyorlar. Kadına bakıyorlar. Onun egoizmiyle dalga geçiyorlar.
Yaşlı kadın okumakta olduğu "Karşı Tarih"
kitabında, ülkesinin savaş açıp öldürdüğü halkların, köklü tarihini öğreniyor.
Bunu öğrendikçe sinirleniyor. Gerçeklere karşı direniyor. O kitap, o halkları
kendi ülkesinin katlettiğini yazıyor. Ama o, 'demokrasi' için savaşan ülkesine,
diğer halklarca minnet duyulması gerektiğine inanıyor.
Elbette izlerken iğneyi biraz da kendimize batırmamız
gerekiyor. Çünkü her şey aslında temel bir insan hatası olan, sadece kendini
düşünme eğiliminden kaynaklanıyor. Bu eğilim, bencil ve kendi üstünlüğüne
inanan toplumları oluşturuyor. Ve tarih de böylece 'yüzde yüz haklılık ilkesi'
çerçevesinde yazılıyor.
Dolayısıyla, milli tarih kavramı, özünde hatalı bir insan
eğiliminin sonucu. Ve ABD'de bu nasıl bir 'şanlı' tarih inancı yaratıyorsa,
bizde de durum aynen böyle. Örneğin, Amerika'da Kızılderilileri katlederek
topraklarına kavuşanların yaptığının aynısını, 1071'de de Türkler Anadolu'ya
girerek yapmadı mı? Çok mu sert oldu? Anadolu'ya giren Türklerin önüne gül
serildiğine inanmıyorsak, gerçek bu. Ama elbette o tarihleri değerlendirirken
de dönemin şartlarını göz önüne almak gerek. Ama bu bakış açısı da tehlikeli.
Toplumların kendini haklı çıkarmak için mazeretler üretmesine yarar çoğunlukla.
Sözün kısası tarihi doğru okumak için, karşı tarih bilincine fazlasıyla
ihtiyacımız var.
Oyunda, işte bu tek taraflılığa karşı bir tepkiyi
izliyorsunuz. Amerikan tarihinin kanlı sayfalarını aralarken, yaşlı kadının
sorguladıkça inkâr edişini izliyorsunuz. Tipik bir milliyetçi duruşun önemli
bir sembolü oluyor bu kadın.
Oyun, sadece Amerikan emperyalizmi karşıtlığınızı
diriltmeyecek, kendi sorgulamanızı yapmanızı da sağlayacak. Eğer böyle olmayıp
sadece uzaktaki bir ülkenin emperyalist saldırılarını lanetlemekle
yetinilecekse, bunun oyundaki yaşlı kadının inkârcılığından pek bir farkı
olmaz.
Gerçeğin önündeki en önemli engel olan taraflı tarih
yazıcılığı, önümüzdeki nesillerde kuvvetle muhtemel var olmayacak. Çünkü artık
tarihe ve bilgiye ulaşacak çok fazla yol var. Örneğin bir Roboski katliamının
tarihin karanlık odalarında kaybolma ihtimali yok. Toplumlar bundan uzun yıllar
önceki kötülüklerinden dolayı yargılanmayacak olsa bile, bugünkü davranışlarına
dikkat etmeli.
"Arka Bahçe", daha önce de belirttiğim gibi, bir
Amerikan emperyalizmi ve kapitalizm eleştirisi. Ama aslında sistemin eleştirisi
olarak, bu sistemin çarkında olan tüm ülkelerin suçlarını masaya yatırıyor.
Eğer iğneyi kendimize batırırsak, bunu görebiliriz.
Bilgesu Erenus, kimileri için artık klişe haline gelmiş
anti-emperyalist söylemi kullanarak çok başarılı ve sağlam bir tiyatro metni
oluşturmuş. Oyun, iyi bir dramda olması gereken mizahi öğelerle de
zenginleşmiş. Dünya barışının ve barışın dilinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili
de çok sayıda ipuçları veriyor.
"Arka Bahçe" oyunu mutlaka izlenmeli. Ve elbette
doğru okunmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder