Kimse bilmedi suskunluğunun
yansıdığı soğuk geceyi. Bilmemeliydi belki. Başkalarının yaşadığı sabahların dünsüzlüğünü kıskandı. Rahatça unutulurluğunu kıskandı
dünlerinin.
Yine uyandı sabah olunca. Gözleri umutsuz bir ana açıldı
yine. Gece daha yaşanmadan, sabaha
olacaktı ansızın.
Gün aydınlıktı. Gizli bir yağmur tehdidi
savuruyordu rüzgâr. Zamansız bir saldırı gibi... Aniden vuracak gibi...
Güneş bulutları delmekten
vazgeçmiş gibiydi. Ölüm bıraktığında peşini, Yaşam mı takılacaktı sanki
ardına? Güneş biliyordu. Kimse bilmedi. Bilmemeliydi belki.
Yollar çamurlu ayak izleriyle
doluydu. Birçok kaçışın, terk edilişin; kaçan ve terk eden izleri... Yol biliyordu bir tek bu izlerdeki telaşı...
Kaçan, yılana sarıldı. Terk eden, terk etmenin
dayanılmaz bulunmazlığını yaşadı. Terk edilense uyandı bir sabah
yine. Kutsanmış hayatların, bir yanı ısırılmış yasak elması
gibi... Utandı yasaklığından.
Ve güneş gibi boş verdi ölümü. Ölüm bıraktığında peşini, yaşam mı takılacaktı ardına? Güneşin bildiğini, o da bildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder