Spor Haberleri

Köşe Yazıları

18 Eylül 2013 Çarşamba

Nefretin İçinde Çocuk Olmak

Nefret söylemi konusunda çok fazla şey yazıldı, çizildi. Bir katliamın mağdurlarını anarken bile nefreti körükleyerek katliamı gerçekleştirenlerle aynı kafaya geçtiklerini fark edemiyor insanlar.

Bir katliamı ya da bir soykırımı inkâr ederken, "ama onlar da." diye başlıyorlar söze. Bir adım sonrasında ölümleri hak saymaya başlıyorlar. Sapla samanı ayırma kabiliyetinden yoksunlar. Öyle ki İsrail'in cinayetlerine tepki gösterirken Yahudi ırkını lanetliyorlar. Hitler'in vaktinde bu ırkın köklerini kurutamamış olmasından yakınıyorlar. Oysa burada suçlu ve katil olanın devlet olduğunu ve bunun bir iktidar savaşı olduğunu, halkların ise bütün bu olanlardan bağımsız olarak, aslında toptan bir şekilde mağdur durumda olduğunun farkına varamıyorlar. Yani aslında zalime, sözüm ona, tepki gösterirken kendileri de zalimleşebiliyorlar. Tam bir "dinime küfreden, benden Müslüman olsa" durumu.

Bilinmelidir ki bütün bu süreçte hepimiz bu kirli sistemin kurbanlarıyız. Dünya üzerindeki tüm katliamlar, savaşlar, soykırımlar bir avuç eli kanlı kapitalistin varoluş ve yayılma mücadelesinden ibarettir. Devletler ise bu sürecin güvenle işleyişi için vardır. Kimi devletler bunu göz boyayıcı sosyal devlet uygulamalarıyla ustaca örter. Ancak bizim gibi doğu ülkelerinde, sosyal devlet olunamadığı gibi, baskıcı anlayış ve nefret, en çıplak algıyla seçilebilir.

Düşünenlerin, sorunlara çözüm üretenlerin hapse atıldığı bir ülkede, demokrasinin varlığından bahsetmek mümkün değil. Buna rağmen demokratikleşme konusunda yöneticileri başarılı bulan çok ciddi bir oranla karşılaşınca, bilinç düzeyinin bizi asla ileri götürebilecek bir seviyede olmadığı görüyor ve bunun için üzülmekten başka bir şey yapamıyoruz.

İşte başlığımda değindiğim konuya şimdi geliyorum. Böyle bir yerde çocuk olmak nasıldır? İnsanların birbirini anlamadığı, nefret söyleminin bu kadar baskın olduğu bir toplumda yetişecek çocuk, büyüdüğünde atalarının hatalarını sahiplenip, bu hataların devam etmesine neden olursa ne olacak? Sistemin de istediği bu aslında. Hep "ben ve öteki" diye düşünecek çocuğa damarlarındaki kanın herkesinden daha asil olduğunu da söylediğinizde, ötekilerin yok olması gerektiğini de aşılamanız dünyanın en kolay işi haline gelecektir. Bir de sistemin siyasi oyunlarla, önceden itinayla yaratılmış olan 'ötekileri' suçlu ilan etmesi, işleri daha da kolaylaştıracaktır ve bu plan şu sıralar tıkır tıkır işlemektedir. Ve çocuklarımız, işte bu olan bitenin içinde büyümektedir. Kimileri de "siyasi tutuklu" olarak hapishanelerde yatmaktadır! Dünyanın başka bir ülkesinde söylediğinizde, şaka olarak algılanan bu durum bir ülke ayıbı olarak hepimizin boynundadır. Binin üzerinde çocuktan söz ediyoruz. Geçtiğimiz dönemde Pozantı Cezaevi skandalında gördüğümüz gibi, işin içine siyaset girdiğinde, sistemin gözü çocuk bile göremez oluyor. Biri de çıkıp çocuğun siyasi tutuklu olmasında akla aykırı bir şey görmüyor.

Nefretin içinde büyüyor çocuk. Kardeşlik tohumları yeşerteceğine toprağında, acı bir nefreti nadasa bırakıyor. Eğer kini, nefreti ve intikam alma duygusunu ortadan kaldıramazsak, kardeşlik tohumları da elimizde kalacağa benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder