Gün ve gece bile yılda bir kez
eşit olabiliyorken, biz insanlar neden birbirimizden farklı yönlerimizi bir
üstünlük sayıyoruz? Ve bu üstünlüğü neden egemenlik kurma sebebi olarak
görüyoruz? Oysa yazın gün üstün, kışın gece… Onların bu üstünlüğünü dünyanın dönüşleri
belirliyor üstelik. Oysa bizlerin üstünlüğünü belirleyen hiçbir doğal faktör
yok ki. Biz insanlar birbirimizi tamamlamak için varız. Bir inşaatın
çizimlerini zekâsıyla yapan bir mimarın üstünlüğüyle, o inşaatı bitirmek için
çalışan işçilerin beden gücü bir eşitlik doğurur. Eğer o işçi yoksa hiçbir
çizim hayat bulamaz toprakta. İyiyi iyi yapan zıttı olan kötünün varlığıysa bu
evrende hangi canlı diğerinden üstün olabilir?
Bir aslanın ceylanı yakalayıp
yemesi onu ceylandan üstün yapar mı? Eğer sadece dışarıdan bakacaksak, evet
yapar. Ama bunu doğanın bir dengesi olarak gördüğümüzde iş değişir. Çünkü aslan,
ne kadar görünüşte üstün de olsa, onun bu üstünlüğü aç olduğu müddetçe, doğal
denge çerçevesinde geçerlidir. Ve bunun adı üstünlük değil, yaşamın devamını
sağlamaktır. İnsanlarda iş değişir. Çünkü insanlar hayatının devamlılığını
çalışıp para kazanarak, kazandığı parayı da harcayarak sağlarlar. Doğadaki her
şeyin dengesi içindeki zincire insan da dâhildir. Fakat insan güç hırsı
dediğimiz bir hastalığa yakalandığından bu dengeyi yok sayar. Kendince güçsüz
olduğunu düşündüğü diğer insanları yok eder. Yükselmesini canlı bedenlerin
üzerinde tırmanarak gerçekleştirir. Sonra da fütursuzca tüketmeye başlar.
Doğayı tahrip eder. Kasalarını doldurmak için savunmasız dereleri kurutur.
Varlığıyla tüm canlıların nefes almasını sağlayan ve yaşamlarını buna adayan
ormanları yok etmeyi ve yerine nefes almaya engel gökdelenler diker. Onlara
afili isimler verir. Gücünü perçinler. Oysa dünya dönmektedir. Gün, geceden;
gece, günden tek bir dakika çalmazken, insan insandan hayat çalar. Doğaya bile
gücünü kanıtlamaya çalışır.
İnsan bilmez. Her din veya her
felsefe, insanların eşitliğini işaret eder. Yeryüzündeki her şeyin insanlar
için var olduğunu, kaynakların eşit olarak paylaştırılmasını söyler. Kaynaklar
eşit paylaşıldığında Somali’de aç kalır mı? Ya da ülkeler birbirine düşman
olurlar mı? Peki, kimdir kaynakları tek taraflı kullandıran? Bir suyun başını
tutanı üstün sayan? Sistem mi? O sistemi oluşturan insan mı? İnsan bir kere
gücü elinde bulundurmaya görsün. İşte o zaman kendine tapınan bulması da çok
kolay olur, bu hayat da bu hatalar zincirini tekrarlamaya devam eder. Günü
gelir, insanların bu üstünlük sevdası, devletleri yönetme politikası haline de
gelir. İşte yüzyıllardır savaşarak birbirini katleden insanlar, egemen olmanın
en ilkel metotlarını bugün de uygulamaya devam ediyor.
Artık savaşmak için kendi
askerini kullanmadan, insanların birbirleriyle farklılıklarını düşmanlık
sebebi olarak onlara dayatarak, güzel insanların birbirini boğazlamasına neden
oluyor sistem. Oysa birimiz yok oluyorsa, diğerimizin bir anlamı olmadığını
bilmemiz gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder