Bu ihanetin bir parçasıydım
artık. Hayatın kırık bir parçası olan
yüreğimse, ihaneti tamamlıyordu sanki. Söylemiştim ya sana; 'Hayatım tüm acıları ve
kötülükleri bile kapsar' diye... Bilerek atladığımız bir girdaptı
aşk. Şaşkın birer ceset olana kadar savruldu duygularımız. Acıyla ve kötülükle beslenen her güzelliğin sonu gibiydik
artık.
Artık sen benim içimde, ben senin içinde ayrı kıyılara vurmalıydık. Ciğerlerimize soğuk ve ince kumlu
su, beynimizde ölmüş duygularımız
kalmalıydı. Başkalarını sevmeliydik, birbirimizden aldığımız güçle.
Çünkü artık yoksun. Birden sustu dilin. Sessizliğin benim de dilsizliğim oldu. Çünkü bu zor aşkın gönüllü parçası
olan ben, çoktan kaybettim yüreğimi. Senin içinde ya da her şeyin dışında...
Neydi peki bu hüzün hala? Neydi kimsesizliği kollarımın?
Öylece uzandım kumlara senin
geçtiğin. İçime, ta yüreğime soktum onları
kucaklayarak. Artık tüm dünyayı, ayaklarının altında çiğneyişini
hissedeceğim. Artık tüm ihanetini bu dünyaya, dünyayla birlikte ağlayacağım
sanki.
O yasaklığına sarılışım, beni nasıl bu ihanetin parçası
yaptıysa, ancak sesin uyandırırdı beni bu hain aşktan. Bunu bilmeyen yoktu. Sevişirken bedenimize tanık olan tek bir yeryüzü parçası, gözünü kapayamazdı bu ihanete. Her kahkaha, acıları ağlatmıştı. Ve kumlara dökülmüştü yüreğim
parça parça.
Nerede kaybettiğimi bilmiyorum. Hangi sahilde savruluyor kim
bilir yüreğim? Ama nerede bulacağımı biliyorum
yaşamı. Yaşam başka yerde... Senle ya da sensiz... Her şekilde başka yerde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder