Sistemin dayattığı güzellik
algısı nedeniyle, son yıllarda pek çok kadın, idol kadın modellerine benzemek
gayretinde… Hep birine benzeme sevdası, yakında bu estetik cerrahi
müdahalelerini görmeye ekonomik gücü yeten kadınların, birbirinden ayırt
edilmesine engel olacak. “Senin sevgilin hangisi?” “Şu Angelina Jolie’ye
benzeyen…” “Şu mu?” “Hayır, sağdan ikinci…”
Yukarıdaki diyaloglar işin şakası
da netice itibariyle kendiyle yetinmek ve güzelliği doğallıkta aramak, git gide
ortadan kalkıyor. Erkeklerde de durum pek farklı değil… Bir vücut geliştirme
yarışı… Sanırsınız ki kariyerini süper kahraman olarak yapacak. Ya da daha
gerçekçi olursak, herkes halter kaldırmaya elverişli hale gelmeye çabalıyor.
Neyse…
Estetik kaygısı demişken biraz da
kendime bakayım ben.
Benim için en ideal estetik
operasyon kansız ve acısız olanı… Berber koltuğu… Gerçi şu sıralar saçımı
uzatıyorum, ama yine de bazı düzeltmeler yaptırmak için berbere gitmek icap
ediyor.
Son yıllarda berber denmiyor
buralara. Erkek kuaförü deniyor. Ve artık sayıları gittikçe artan unisex
kuaförler de var. Eskiden “yanlardan al, üstler kalsın” diyebiliyorken şimdi
bir katalog tutuşturuluyor elinize. “Brad Pitt modeli vs…” Diyor ki kuaför
kişisi “en çok tercih edilen bu. Bunu yapalım.” Ben de diyorum ki “bunu
isteyene bir de bir örnek üniforma hediye edin de tüy diksin.” Ha bir de
Angelina Jolie lütfen…
Bizim mahalle berberleri öyle mi
ya. “Yanlardan al, üstler kalsın” dediğinizde aynen bu isteğiniz yerine
getiriliyor. Dahası siyasi sohbetleri dinleme şansınız var. Toplumun nabzını
tutuyorsunuz. En güvenilir seçim anketlerine ve en komik “stand-up”lara tanık
oluyorsunuz. İki ayrı siyasi parti taraftarının sakin sakin, ama bir futbol
taraftarı gibi tartışmasının ardından, futbol konusuna geçişe haliyle pek
şaşırmıyorsunuz. “O pozisyon ofsayt değildi ya” diyen berberin bu konu
değiştiren çıkışı karşı tarafta hemen karşılık buluyor ki bu geçişlerden nabız
tutmayı başarmanız işten bile sayılmıyor çoğu zaman.
Sokakta olmanın en güzel kısmı
oluyor berberler. Eskiden berbere gelip “bir telefon açacağım eve” deyip izin
isteyen adamların bu zamandaki karşılığı ince uçlu şarj aleti aramak
oluveriyor. E o da olsun artık.
Bir mahalle berberine
gittiğinizde tepenizde meydana gelen saç seyrelmesine doğal bir formül
öğrenirken, unisex kuaförlerde pahalı saç bakım setleri satılmaya çalışılır
size. Hayatımın ilk ve son unisex kuaför deneyimi işte o yüzden çok pahalıya
patlamıştı. Bu da kapitalist sistemin geldiği son nokta olsa gerek…
Güzellik dayatmasının sonucu,
kadınlar da erkekler de zaman zaman oltaya gelebiliyor. Kadınlar bütçelerine
uygun değişikliklere yönelerek kendileri de bir estetik operasyon ürünü başka
‘idol’ kadınlara benzemeye çalışırken, erkekler de benzer tuzaklara
yakalanabiliyor. Ama olsun.
Lafın kısası ben erkek kuaförüne
değil, mahalle berberine gidiyorum. Berber nedir? Saç, sakal kesen, ense alan,
senin benim gibi bir insanoğlu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder