Spor Haberleri

Köşe Yazıları

25 Temmuz 2013 Perşembe

Hayatın Arka Sokağında Abazan Erkeğin Seks Köleleri

Hayatın arka sokağı… Sevdiklerimizi göndermediğimiz, varlığını bir türlü kabul etmeyip, yine de kimimizin arada sırada uğramadan geçemediği, buna rağmen lanetlediğimiz bir sokak… Ve hayatın arka sokağının sakinleri, seks işçileri…

Çok bilindik ifadeyle, feleğin sillesini yemiş insanların, hayatta kalma mücadelesi yürütülür o sokakta. ‘Lanetlenmişliğin’ ve yine de vazgeçilmezliğin garip çelişkisiyle orada tüm gerçeklikleriyle dururlar.

Sistemin en acı köleleridirler. Erkeğin kadınlara, trans ve eşcinsel insanlara uyguladıkları şiddetinin sonucu olarak, o sokağa sürülmüştür çoğu. Ya hiçbir yerde ya da orada yaşayabilme seçenekleri yüzünden oradadırlar. Ya ölmeyi, ya da yaşamayı seçeceklerdir çünkü. Ve toplum onları yaşamayı seçtikleri için bile yargılar.

Sistem, kadının ya da trans bireyin ayakları üzerinde durmasını istemez. Durabilen şanslı ve başarılı insanların haricinde kalanlar, bir elemeye tabi tutularak adeta, abazan erkeğin seks köleleri oluverirler. Abazan erkeği de toplumun cinsellik tabuları, itinayla üretmeye devam eder ve ‘arz – talep dengesi’ sağlanmış olur!

Kadınlıkları, insanlıkları, arzuları örselenmiştir; acının her türlüsünü tatmışlardır. Yine de itilmekten, hakarete uğramaktan, şiddet görmekten ve hatta öldürülmekten kurtulamazlar. Birçoğu, birlikte oldukları erkekler tarafından öldürülür. ‘Hayatsızdırlar’ ya… İşte ondan dolayı, kimsenin umurumda olmaz bu acı sonları.

Tecavüze uğrayıp bebek sahibi olan kadınlar vardır içlerinde. O çocuklarına bakmak için yaşamak zorundadırlar. Annedirler. Sevmediğimiz insanlara küfür ederken kullandığımız kelimede atfedilen işi yapmaya devam etmek zorundadırlar. Her gün, her dakika, küfür yerler habersizce. Annedirler de onların annelikleri cenneti ayakları altına serdirmez. Cehennemi bu dünyada yaşayan bu kadınlar, her an, her saniye itilmişliğin acısıyla anneliğin yükünü yüreklerinde taşırlar.

Zevk değildir onların bu işi yapmalarına sebep. Bedenlerini satmak zorunda kalmaları, bu çaresizliği anlamaya çalışmayanlarca defalarca aşağılanır yine de. Düşmüşlüğüyle dalga geçilir. Ve ‘Hayat kadını’ derler onlara en hafif ifadeyle. Hayatı ipotek edilmiş, geleceği örselenmiş, cinselliğine prangalar bağlanmış kadınlara ‘hayat kadını’ demek ne yaman bir çelişkidir.

Sistemin tecavüzüne uğrayarak tanışırlar hayatın karanlık ve arka sokaklarıyla. Çaresiz ve evsiz kalırlar ve sistem onları bu sokaklara iter. Tutunacak bir çare, önünü aydınlatacak bir ışık bulamadığı anda onu kafesler sistem.

Nasıl olduğunu anlayamaz insan. Her şey birden bire olur.

Rus ve sarışın bir kadına ‘fahişe’ etiketi yapıştırmanın kolaylığına baktığınızda da, kadının erkekte yarattığı genel algının bir sonucuna tanıklık etmiş oluyorsunuz. Giyime, kuşama bakan erkek tarafından seks işçisi olarak algılanmak da çok kolay… Cinsel yönelimine göre de “o sokağın sakini” olabilirsin ona göre. Empatinin toplum yaşamında yer bulmaması ve yozlaşma… Ve toplumun bitmek bilmez tabuları… İşte bütün mesele bu…

Erkeğin, çok fazla değil, beş dakikalık zevkinin köleleri, hayatın arka sokağının seks işçileri, dışlanmışlığın en acı yanları oluyor. Ahlak anlayışının sorgulanması gerekliğinin, bize en uç kanıtını da veriyor ayrıca. Toplum, halkın sırtından para kazananları, malzemesi eksik binalar dikip insan hayatını hiçe sayanları, katilleri, katliamcıları, insanları masum yere zindanlara atanları ‘ahlaklı’ sayarken, sistemin yarattığı seks kölelerine ahlaksız diyor nasıl yüreği el veriyorsa. Ahlakı, hala iki bacağının arasında görerek, beynine ve hayatına tecavüz edenleri görmezden geliyor toplum.

Erkek, parasını verdiği her şeye sahip olmanın hazzından vazgeçmemek için, sistemi sahipleniyor olabilir. Ama kadınların, her alanda birbirine sahip çıkıp, bunu yaparken de hayatın arka sokaklarını ihmal etmemesi gerekiyor. Çünkü o sokağın sakinleri, erkek şiddetinin geldiği en uç noktayı, hayatın en kör karanlığını yaşıyorlar.







2 yorum:

  1. çok güzel vurgulamışsınız hocam. ağlatdınız beni :(

    YanıtlaSil