Jean Paul Sartre, toplumsal
rollerin gerektirdiği biçimde davranmayı, deli gömleğine benzetir. İnsan,
yapmakta olduğu işle, bulunduğu yerle, toplumdaki adıyla tanımlanmamalıdır.
Kimliği bunlarla sınırlı tutulamaz.
Biz, sadece bir rolle kendimizi
tanımladığımızda; örneğin, garson, müzisyen, kaportacı ve benzeri kalıpları kabullendiğimizde,
Sartre bizi, Varoluş felsefesinin temel prensiplerinden biri olan “kötü inanç”
ile suçlar. “Müzisyen misin? Aslında nesin?” diye sorar. Verdiğin cevap, hiç
olmadığın şeyse bile, hayalini kurduğun hayat ve senin özgür düşüncendir ve bu
asıl kimliğini oluşturur. Bu insanın temelindeki özgürlüğüdür. Aksi takdirde
sosyal karikatürlere dönüşürüz ki bu dehşet verici bir günahtır Sartre’a göre.
Sartre bütün bu felsefeyi, evinin
ısınma giderlerini karşılayamadığı için gitmek zorunda kaldığı, Fransız
öpücüğünün başlangıç mekânı olduğu söylenen, Paris St. Germain’deki Cafe De
Flore’da oluşturdu. “Varlık Ve Hiçlik” isimli eserini burada kaleme aldı.
Hayatının aşkı, Simon De Beauvair ile en romantik anlarını burada yaşadı. Bir
kafede oturmak gibi basit bir eylemi gerçekleştirirken bile, daha fazlasını
yapma özgürlüğümüz olduğunu kanıtladı Sartre böylece.
Olmak isteyip de olamadıklarımız,
Varoluş felsefesine göre bizi tanımlayan en önemli özelliklerimizse, o hayal
ettiğimiz “biz” gibi davranmamızda hiçbir sakınca yok. Sartre’dan yıllar önce
Freud psikoloji kuramlarını geliştirirken, hayalini kurduğumuz şeylerin
rüyalarda gerçekleştiğini söylemişti. Ancak bu hayaller, sadece olmak istediğimiz
şeylerden ibaret değildi. Örneğin, öldürmek istediğimiz bir insanı rüyamızda
öldürebilirdik. Ama yine işin özüne baktığımızda, toplumun deli gömlekleri
yüzünden, olmak istediğimiz insan gibi davranamadığımızda bilinçaltımızda
rüyaları oluşturuyorduk sessizce. Sartre işte bunu bir rüyadan çıkarıp,
kendimize biçtiğimiz rolleri kanıksamamıza “kötü inanç” deyip, hayallerimizi bizi
tanımlayan özelliklere doğru yükseltti.
Bir kalıbın içine girmeyi
reddeden, kendisine biçilen roller dışında davranan insanlar, Varoluş
felsefesinin koruma alanında… Şair bir döner ustası, dansçı bir kaportacı…
Neden olmasın? Eğer siz de yapmakta olduğunuzun dışında bir hayale sahipseniz,
daha fazlası olma özgürlüğüne sahipsiniz.
Sartre için problem, sonsuz imkânlarla
doğarak, büyüdükçe yaşamımızı tek bir role indirgememizde yatıyor. Sosyal düzen
bizi bu deli gömleklerine sokmak için türlü planlar kurarken, garson ya da
başka bir şey olmayı, filozof olmamak olarak kalıplaştırıyordu. Sartre şunu
söylemişti. “Hayal kuran bir bakkal, müşteriye hakaret etmiş olur; çünkü o
zaman tam anlamıyla bir bakkal değil, demektir. Toplum, hayattaki fonksiyonunu
bakkalla sınırlandırmak ister.”
Sartre’ın yukarıda belirttiğim
sözüne uygun olarak, yaşanmış pek çok hikâye çıkarabiliriz hayattan. Ben çok
uzağa gitmeden kendimi referans alıp örneklemek istiyorum şu an. Yıllar önce
çalıştığım bir satış firmasında, masamın yanına bıraktığım müzik aletine gözü
takılan satış yöneticimin nevrinin dönmesi hikâyesi bu. İşimin, gücümün eğlence
olduğunu söyleyip, benimle uzun bir toplantı yapmıştı. Dediğine göre ben
satışçıydım. Ve bir satışçı gibi davranmalıydım! Anlaşılan, mesai saatleri
dışında gerçekleştirdiğim müzik aktiviteleri bile, onu rahatsız ediyordu. İşte
toplum da bize bu baskıyı uygulamaya devam ediyor.
Sosyal kalıpların dışında
davranmayı ilke edinmeye başladığım gün, o gündür. Hatta bu yazının büyük
kısmını bir toplu taşımada kaleme alarak, Sartre’a öykünmekteyim. Çünkü onun
söylemeye çalıştığı gibi, hayal ettiğimiz her şeydir bizi tanımlayan.
Elbette ki her şey ve herkes
olabileceğimizi düşünmek abartılı bir yaklaşım olur. Ama bize izin
verildiğinde, göründüğümüzden daha karmaşık varlıklar olabileceğimizi
göstermesi adına faydalı bir felsefe… Geçmişimiz, görüntümüz, sosyal statümüz
sayesinde tanımlanabileceğimizi söyleyen modern felsefeye rağmen, hala
değişmeye, gelişmeye ve hareket etmeye devam ettiğimizi hatırlatmış olması
önemli bir düşünsel kazanım… Sartre’a, bize, biraz olsun deli gömleklerimizi
gevşetme şansı veren felsefesinden dolayı çok şey borçluyuz. O gömleklerden
yırtarcasına kurtulacağımız günlerin şerefine…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder