Spor Haberleri

Köşe Yazıları

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Palalı ve sopalı saldırganlar birleşin! Haydi Fas'a!

Mahallelerdeki park forumlarına saldırılar hız kesmiyor. Geçtiğimiz haftalarda Yeniköy’deki saldırının elebaşı muhtarla ilgili herhangi bir soruşturma yapıldı mı, hatırlamıyorum. En son da Kocamustafapaşa’da bir saldırı gerçekleşti. Saldırganlar “bir daha gelirseniz, dağıtırız” diye tehditler savurdu. Söylenenlere göre de “öldürürüz, kaç kişi sayamazsınız” türünden daha şiddetli tehditler de havada uçuşmuş.

Barışçıl yollarla direnişini sürdüren insanlara yönelik bu saldırılar, hangi güçten cesaret alıyor, söylemeye gerek yok. Her şey gün gibi ortada… Daha geçen hafta akraba toplantısında bir araya geldiğim eş dost arasında bile şöyle bir konuşma geçti. “Çok kalabalık bir şekilde toplanıyorlar karşımızdaki parkta.” “Aaa prova yapıyorlar” dedi öteki de. “Ne provası?” dedim. Ses çıkmadı. Çok yakınımda böyle sözlerin ve çarpıtılmış bilgilerin paylaşılmasından duyduğum derin üzüntüden sonra, bu durumun iktidara ait bir paranoyanın toplumsal yansınması olduğunu düşündüm. AKP’nin yarattığı bu paranoya, Mısır’daki darbeyle Gezi Direnişi’nin ‘arka plan güçlerini’ bütünleştirme çabası daha derin bir kaos başlangıcı doğuruyor ne yazık ki.

Hükümetin yapmaya çalıştığı da bu zaten. AKP’nin kemik seçmeninin Recep Tayyip Erdoğan’a derin bir şekilde biat etmesi, sorunu ve şiddet eğilimini de derinleştiriyor. Havaalanı karşılamasında “yol ver gidelim, Taksim’i ezelim” diyenlerle, Tophane’de Başbakan’dan talimat bekleyen adamlar çok büyük bir kafa karışıklığının da eseri…

Ve hükümet “başörtülü kardeşime saldırdılar” sözü üzerinden siyaset yaparken buna ait bir kanıtın olmamasına aldırmıyor bile. Tıpkı camide içki meselesinde olduğu gibi… Cami, türban gibi konular üzerinden kendi seçmenini kışkırtma politikasını yürütüyor. Kimse sormuyor “Obama’ya cami gezdirirken ayağınızdakiler neydi?” diye. Kimse yine sormuyor. “Türban meselesini hala çözmeyen babam mı?” diye. Neden çözmediğini de anlamak zor değil. Üzerinden siyaset yapıp tabanı elde tutmak bu yolla mümkün oluyor işte.

“Başörtülü kardeşime saldırdılar” diyen Erdoğan, başka bir kadına saldıran palalı saldırgan için tek bir kelime etmiyor tabi haliyle. Çünkü ona göre direniş zaten bir ‘vatan hainliği’ ve bu saldırı da AKP’nin zihniyetine göre palalı vatandaşın ‘demokratik tepkisi…’ Demokrasi dendiğinde ne anladıklarının çok basit bir özeti…
Ve o palalı saldırgan, hakkındaki yakalama emrinden sonra soluğu Fas’ta alıyor. Ne Fas’mış, her sıkışan orada… Haber salmış Palalı oradan. “Kaçmadım, on güne döneceğim” diye. Cep telefonlarındaki hazır mesaj gibi bir şey…

Saldırganların bu kadar elini kolunu sallayarak, koca koca palalar, sopalarla gerçekleştirdikleri eylemler, hiçbir güvenlik kurumunu ilgilendirmiyor. Oysa çantasında gaz maskesi, kafasında kask olan insanları yaka paça gözaltına alıp, kaskı ve gaz maskesini suç unsuru gibi göstermeyi becerebilmişlerdi.

Gezi eylemleri boyunca etrafı gaza boğan polisin ‘destan’ yazdığını söyleyenler, bir başka ‘destanı’ da öldürülen canların katillerini kollayarak gösteriyordu.

Ve seçmenini içten içe parkalardaki halk meclislerine karşı kışkırtıyor. Kocamustafapaşa’daki saldırının başını çeken şahsın AKP’li olduğunun kanıtı fotoğraflar da sosyal medyada paylaşım rekorları kırdı bile.

Tarih artık dijital ortamda yazılıyor ve esas olan da dijital tarih olacak. Parka çoluğunu çocuğunu alıp gelen insanlar çocuklarının geleceğini konuşurken, eli sopalı ve palalı saldırganların varlığı tarihe bir not olarak çoktan düştü. O yüzden işte bu tarih yaşarken yazılıyor. Haksızlığın silahlı çeteleri, haklılığından başka hiçbir silahı olmayanların karşısına dikildikçe, saldırıp tehdit ettikçe tarihin hangi destanı onurla yazacağını söylemek hiç zor değil…

Son olarak şunu söyleyeyim. Tüm palalı, sopalı, silahlı saldırganlar birleşin artık. Birleşin de hep beraber Fas’a gidin. Belediye de otobüs kaldırır belki bunun için…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder