Spor Haberleri

Köşe Yazıları

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Halk Otobüsünde Kadın Kavgası ve Toplumsal Yansımaları

Geçen Pazar günü, Uzunçayır’da metrobüsten inip, eve gelebilmek için 319 numaralı halk otobüsüne bindim. Pazar günü olmasına rağmen, otobüs bir hayli yoğundu. Otobüsün orta kısmındaki geniş yerde cam kenarına yapıştım. Böylece arkaya ilerlemek isteyen yolcuları engellemeyecektim. Halk otobüsünde ayakta durulacak en ideal noktadır orası.

Bir sonraki duraktan bir yolcu akını oldu otobüse. O sırada art arda binen iki kadın geçerken izin istememe üzerine münakaşaya girişti. Diğerinden daha genç olan ortada duran öteki kadını eliyle iterek ilerlemek isteyince saygısızlığın sınırlarını zorlayan diyaloglar uçuşmaya başladı. Biri diğerine “geri zekâlı” diyor öteki de “terbiyesizlik yapma” diye karşılık veriyordu. “Geri zekâlı” hakareti çok tutunca “salak” kelimesi kullanılmaya başlandı.  Zekâlarına yönelik bu hakaretler iki tarafı da daha çok germeye başlayınca, genellikle erkek kavgalarında kullanılan cinsel organ temalı küfürlere yönelmeye başladılar. Sonra vaat ettiklerini gerçekleştiremeyeceklerini anlamış olmamalılar ki “saçını, başını yolarım senin” cümlesiyle kavga daha ‘mantıklı’ bir zemine oturuverdi. İşte bu cümleyle iki genç kadın birbirinin saçına yapışıp kavgayı fiziksel boyuta taşıdı. Etraftaki yolcuların çoğunun erkek oluşu, iki kadını ayırmaya çalışan en az on erkeğin takdire şayan kavga ayırma görüntüsünü ortaya çıkardı. Kavga devam eden hakaretlere rağmen ayrıldı ve iki kadın otobüsün zıt yönlerine sürüklenerek ortalık sakinleştirildi.

O sırada bağıran orta yaşlı bir adam da “erkek misiniz siz be? Bu ne kavgası, terbiyesizler” diyordu. Demek ki kavganın erkekler arasında çıkması gayet normaldi!

Buraya kadar münferit gibi görünen bu olayın aslında ciddi bir toplumsal sorunun belirtileri olduğunu görmek gerek… Kadına yönelik erkek şiddeti, iki ya da daha fazla erkeğin yumruklu, sopalı kavgaları ve savaşlar, cinayetler… Hepsinin ortak bir sebebi var. Birbirini anlamayan, kendini ifade edemeyen, kelime haznesi yoksul insanların sığındığı bir ‘kendini ifade şeklidir’ şiddet. Üstelik yazıya konu olan kavgada zekâya yönelik hakaret bir tahrik aracı… Zekâ… Zekânın olduğu yerde daha medeni insanların olması gerekirken…

İşin bir başka yönü de şu. Bir halk otobüsü toplumun nabzını tutabileceğiniz önemli bir noktadır. Otobüse bindiğinizde kitap ya da okunması makbul herhangi bir şey okuyan kaç kişi görüyorsanız, uzun araştırmalarla bulunan okuma oranlarının birebir yansımasıyla karşılaşırsınız. Bu otobüsteki kavga olayı da sonrasındaki kutuplaşma da bir toplumsal yansımayı ifade etmekte.

Kavga sonrasında otobüsteki yolcular üçe ayrıldı. Bunlardan biri, yol vermeyen kadının tarafındaydı. Diğeri de ötekinin… Üçüncüsü de otobüsün tam ortasında tarafsız noktadaydı. Tarafsızlar da sessiz kalanlar ve kavgayı ayıranlar olarak ikiye ayrılıyordu.

Bir kavga sonrasında taraf tutup, iki tarafın da “kadın haklı beyler” şeklinde yaklaşarak bir haklı ve güçlü arama kaygısında olması düşündürücü. Kısa bir süre sonra tarafsız bölge de taraflara ayrılarak olayın gereksiz ve saçma bir sebepten patladığını göz ardı edecek hale gelebiliyor hatta.

Bu aslında bir Türkiye profili… Birbirine sataşan, birbiriyle vuruşan insanlar arasında bir haklı arama çabası, siyasi yapıyı da şekillendiriyor. Televizyonlarda izlediği siyasetçilerin ağız dalaşlarını, polemiklerini “kim kazanacak bakalım?” kafasıyla değerlendiriyor. Sonunda kötü seçenekler arasında birini seçmek zorunda hissediyor kendini bu ülke insanı.

Otobüsteki olaya dönelim. Kavgaya neden olan sebeplerden biri, “hakkımı kimseye yedirmem” şeklinde bağıran kadınlardan birinin bu cümlesinde gizli… Hak mücadelesini, otobüste yer kapmaya indirgemiş olan bu toplum, otobüs gibi bir arada yaşama alanında “ne hakkından bahsediyorsun?” diye sorduruyor insana. Ulaşımdaki bu sıkıntının sorumlusu olarak birbirlerini görerek de ciddi bir hata yapıyorlar. Bir sorunun kaynağı ve asıl sebebi dururken, birbirini boğazlayan insanlar o sorunu çözeceklerini zannederler ya. Ne büyük bir yanılgıdır. Gerçek bir hak mücadelesi içine giremeyenler işte toplumsal şiddet olgusunu bu şekilde meydana getiriyorlar.

Kaldı ki bu bir tip pornografidir. Pornoyu öyle 18 yaş üstüne hitap eden şifreli kanallarda ya da yasaklı internet sitelerinde aramaya gerek yok. İki insanın birbirine yönelik bu şiddeti ve küfürleri pornografinin dik alasıdır.

Burada ayıp olan konu da kavga edenlerin kadın olması olarak belirleniyor. Kadınların birbiriyle kavga etmesini değil de iki erkeğin kavgasını normal saymak ve “eğer bir kadın dövülecekse bunu erkek yapmalı” diye düşünmek gibi alt beyinlere işlenmiş başka iki hastalık da belirtilerini bu otobüste gösteriyordu.

Münferit gibi görünse de sonuçları bakımından genellemeye tabi olabilecek bir olaydı bu. Şiddetin toplum genelini etkileyen ve yeri geldiğinde kadınlar tarafından da alevlenebilecek bir olgu olduğunu gösteriyor bize. O iki kadının ileride anne olması ve çocuklarını bu hastalıklı anlayışla yetiştirmesi, öldürücü bir virüsün yayılması kadar dehşet verici… Şiddetin hangi cins tarafından, hangi cinse yönelik uygulandığının sonuçları bakımından bir önemi yok aslında.

Bu halk otobüsündeki olay ve sonrasındaki taraf tutmalar, ülkedeki siyasi arena aktörlerinin de belirlenme şeklidir. Seçenek gibi sunulan, ama çaresizlikler sonucu oluşan taraflarda saf tutma ihtiyacı, bu toplumun önemli bir hastalığıdır. Ve şiddetse sözlü ya da fiziksel, ne şekilde olursa olsun güç gösterme yöntemidir. Siyaset de bu güç dengesi üzerine oturur. Ve taraflar kendi adamının kazanmasını bekler.

Konuşamayan, anlamayan, düşünemeyen ve güce tapan bir toplumun şiddete yönelmesinden daha doğal ne vardır?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder