Direniş, günler ilerledikçe kendi
içinde bambaşka bir kültür oluşturmaya başlamıştı. Duvar yazıları, sloganları
ve eylem şekliyle kendine has bir özelliği vardı. Taksim’e gittiğinizde günlük
ihtiyaç olarak kabul edilmiş gaz maskesi, deniz gözlüğü, sprey boya gibi
ürünlerin tezgâhlarını görebilirdiniz. Öyle ki evden çıkıp Taksim’e giderken
“gaz maskeni unutma canım” diyebilirdi eşiniz ya da anneniz.
Gezi Parkı Direnişi aynı zamanda
direniş kavramını içselleştirdi. Bu da çok önemli bir kazanım… Bir algının
değişimi… Elbette işin ticari boyutu da kendini göstermeye başladı. Bazı ufak
atölyelerin TOMA şeklinde tuzluklar ürettiğini, Taksim Gezi Parkı Direnişi hatırası
olarak başka ürünlerin de üretilmekte olduğunu duydum. Zaten beklenmedik bir
şey değil… Bu direnişin içselleşmesi ve normalleşmesi yavaş yavaş içinin
boşalmasına dönüşebilir dozu kaçarsa. O da ayrı mesele…
Ticari bir hal kazanan yönünden
bahsetmişken, pek çoğumuzun daha önce duymadığı başka bir ürünün fark
edilmesini sağladı. 2009 yılında ihtiyaç olduğunda iki kişilik bir gaz
maskesine dönüşebilen ve 2009 yılında Nobel Kamu Sağlığı Ödülü’nü kazanan “Acil
durum sütyeni” (The Emergency Bra) son günlerde Türkiye’de de çok ilgi görüyor.
Fiyatı 30 doların altında satılan
sütyen, tasarımcısı Dr. Elena Bodnar tarafından 1986′daki Çernobil felaketinin
yıkıcı etkilerinin ardından bir ihtiyaç olarak yaratılmış. Bu nükleer felaketi
araştırırken "felaketin ilk birkaç saatinde kolay ulaşabilecek gaz
maskeleri olsaydı binlerce insan radyasyona neden olan Iodine-131 maddesini
solumayabilecekti" gerçeğine ulaşan Bodnar, bunun üzerine sütyeni
tasarlamış.
Türkiye’den bu sütyenin ilgi
görmesi, bu ülke insanının temel gereksinimleri arasına polis şiddetinin
etkilerini azaltma ürünlerinin de girdiğini gösteriyor. Bunun için de en pratik
olanı seçecek. Keyfi yerinde elitleri bile sokağa döken bu direniş, daha
yaratıcı ‘çapulcu’ ürünlerini, pahalı da olsa ortaya çıkaracaktır.
E tabi böyle bir her şeye çözüm
bulunan bir ortamda, polisin şiddetle bu insanları caydıramayacağı da açık.
Bugün insanlar gaz maskesine dönüşebilen bir sütyen satın alıp bunu kullanarak
sokağa çıkmayı düşünüyorsa, zaten her an her yerde gösteri yapmaya hazır da
demektir. Üstelik yanında omuz omuza verdiği arkadaşın kimliğini sorgulamadan,
ortak payda bulabilir. Zaten söz konusu olan yaşam alanı ve özgürlüğüyse başka
ortak payda aramaya gerek var mı?
Elin Nobel Ödüllüsü bu ürünü
üretirken radyasyonun zararlı etkilerini azaltmayı amaçlamış. Bizse devletin
zararlı etkilerini azaltmak için kullanacağız. Ama tabi yine de ortak bir payda
var. Radyasyona da biber gazı saldırılarına da neden olan devletler değil mi?
Kamunun sağlığı için en büyük tehdit yoksa devlet mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder