Spor Haberleri

Köşe Yazıları

28 Temmuz 2013 Pazar

Biranın Köklü Tarihi

Bira tarihin en eski alkollü içeceklerinden biri…

Bira, M.Ö. 7000’lere kadar uzanan bir geçmişe sahip... Sırasıyla Sümer, Asur, Hitit ve Babil uygarlıkları tarafından üretilip geliştirilmişti. Günümüzde bilinen fermantasyon işleminin ilk adımlarını ise Mısırlılar atmıştı.

Biranın Mezopotamya’da doğmasının en önemli sebebi, arpanın tarım üretimindeki büyük payıydı. O zamanlar arpa öğütülerek un haline getirilir, sert bir somun haline gelene kadar pişirilirdi. Tekrar öğütülerek irmik haline getirildikten sonra, su ve maya ilave edilerek fermantasyona bırakılırdı.

Mayalama işleminde hurmadan elde edilen doğal bir maya kullanılmış olduğu söylenir. Mısırlılar da bu noktada farklılık göstererek malt unu ve bugünkü bildiğimiz mayayı biranın üretimine dahil eder.

Biranın doğduğu yıllarda arpanın önemini vurgulamak adına şunu söylemekte fayda var. Arpa paranın var olmadığı o tarihlerde, ticaretlerde para yerine kullanılırdı. Arpanın para olarak değer görmesi aslında onu altın değerinde bir hale getiriyordu. Bira da işte bu yüzden önemliydi. Hatta o meşhur 360 paragraftan oluşan Hamurabi Kanunlarında dört paragraf bira üretimine ayrılmıştı. Pek çok uygarlıkta dini ayinlerde de kullanılırdı.

Bira bu kadar uzun geçmişine rağmen popülaritesinden hiçbir şey kaybetmedi. Tarihe Muhteşem Gabrinus olarak geçen Belçika Kralı, her gün düzenli olarak iki bardak bira içmesiyle ün yapmıştı. Aziz Wilhelm’in bira için verdiği olumlu fetva ve 1900’lü yıllarda biracılık için basılan kartlardaki “Düşün, mayala, tanrı yardım eder.” yazısı biranın Avrupa’da da toplum yaşamındaki değerinin iki önemli göstergesi…

Günümüzdeki bira sevgisi, dünya ekonomisinde önemli bir endüstriyi meydana getirdi. Çok büyük markalar doğdu. Bunlardan, kimisi ülkemizde de bilinenlerden bazıları, ABD’nin Miller’ı, Japonya’nın Kirin Beer’ı, Hollanda’nın Heineken’i, Danimarka’nın Tuborg’u, Brezilya’nın Antartica’sı, İrlanda’nın Guinness’i, Almanya’nın Beck’s isimli birası ve elbette Türkiye’nin Efes Pilsen’idir.

Türkiye’deki bira üretiminin başlangıcı Cumhuriyet’ten önceye dayanıyor. İsviçreli Bomonti kardeşlerin Şişli’de açtığı bira işletmesiyle Yunanlı Vasili’nin işletmeleri bilinmektedir. Ancak Vasili, Bomonti ile rekabet edemeyince piyasadan çekilmişti. Cumhuriyet sonrasında içki üretimi devlet tarafından İçki Tekeli’ne geçti. Bunun için bira üretimini Polonyalı bir firmaya veren kurum, firma batma tehlikesine girince üretimi yeniden devralıp 10 yıllık süreyle Bomonti’ye verdi. Böylelikle Bomonti yeniden bira üretiminde tekel haline gelmişti. Yıllarca Tekel Birası olarak içilen biranın öyküsü işte bu… 1969 yılında çıkarılan yasayla Türkiye’deki bira üretimine özel sektör de dâhil oldu.

Bira besin değeri sebebiyle “sıvı ekmek” olarak da bilinir. Çok yüksek kalorisini ifade etmek için, 1 litre biranın kalori olarak eşdeğer olduğu gıdalar ve miktarlarını belirtmek gerekiyor. Yaklaşık 5 yumurta, 40 gr. tereyağı, 440 gr. patates… Bu da 400 kalorinin üzerinde bir enerji demek… Bira çerezsiz içilebilen bir içki olmadığından, birlikte tüketilmesi muhtemel yiyeceklerin de kalori olarak yüksek olduğunu düşünürsek biraz dikkat etmekte fayda olduğu sonucunu çıkarırız.

Yaklaşık 9000 yıl önce Mezopotamya’da doğan bira, yavaş yavaş tüm dünyaya yayılmış, yöntemsel açıdan farklı bölgelerde bile aynı şekilde üretilerek bir dünya kültürü haline gelmiş oluyor.

Bira keyfe, kedere, sohbete eşlik eder. Tadında bırakmakta fayda var. Sonuç itibariyle alkollü bir içecek olarak fazlası vücut için iyi sonuçlar doğurmayacaktır. Yukarıdaki kalori hesabına bakınız. Yarattığı şişkinlik hissiyle de keyifli sohbetlerinizi tuvalete gitmek için kesmenize neden olacak tabii.


Yine de böyle bir tarih içilmeyi hak etmiyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder