Bira tarihin en eski alkollü
içeceklerinden biri…
Bira, M.Ö. 7000’lere kadar uzanan
bir geçmişe sahip... Sırasıyla Sümer, Asur, Hitit ve Babil uygarlıkları
tarafından üretilip geliştirilmişti. Günümüzde bilinen fermantasyon işleminin
ilk adımlarını ise Mısırlılar atmıştı.
Biranın Mezopotamya’da doğmasının
en önemli sebebi, arpanın tarım üretimindeki büyük payıydı. O zamanlar arpa
öğütülerek un haline getirilir, sert bir somun haline gelene kadar pişirilirdi.
Tekrar öğütülerek irmik haline getirildikten sonra, su ve maya ilave edilerek
fermantasyona bırakılırdı.
Mayalama işleminde hurmadan elde
edilen doğal bir maya kullanılmış olduğu söylenir. Mısırlılar da bu noktada
farklılık göstererek malt unu ve bugünkü bildiğimiz mayayı biranın üretimine
dahil eder.
Biranın doğduğu yıllarda arpanın
önemini vurgulamak adına şunu söylemekte fayda var. Arpa paranın var olmadığı o
tarihlerde, ticaretlerde para yerine kullanılırdı. Arpanın para olarak değer
görmesi aslında onu altın değerinde bir hale getiriyordu. Bira da işte bu
yüzden önemliydi. Hatta o meşhur 360 paragraftan oluşan Hamurabi Kanunlarında
dört paragraf bira üretimine ayrılmıştı. Pek çok uygarlıkta dini ayinlerde de
kullanılırdı.
Bira bu kadar uzun geçmişine
rağmen popülaritesinden hiçbir şey kaybetmedi. Tarihe Muhteşem Gabrinus olarak
geçen Belçika Kralı, her gün düzenli olarak iki bardak bira içmesiyle ün
yapmıştı. Aziz Wilhelm’in bira için verdiği olumlu fetva ve 1900’lü yıllarda
biracılık için basılan kartlardaki “Düşün, mayala, tanrı yardım eder.” yazısı
biranın Avrupa’da da toplum yaşamındaki değerinin iki önemli göstergesi…
Günümüzdeki bira sevgisi, dünya
ekonomisinde önemli bir endüstriyi meydana getirdi. Çok büyük markalar doğdu. Bunlardan,
kimisi ülkemizde de bilinenlerden bazıları, ABD’nin Miller’ı, Japonya’nın Kirin
Beer’ı, Hollanda’nın Heineken’i, Danimarka’nın Tuborg’u, Brezilya’nın
Antartica’sı, İrlanda’nın Guinness’i, Almanya’nın Beck’s isimli birası ve
elbette Türkiye’nin Efes Pilsen’idir.
Türkiye’deki bira üretiminin
başlangıcı Cumhuriyet’ten önceye dayanıyor. İsviçreli Bomonti kardeşlerin
Şişli’de açtığı bira işletmesiyle Yunanlı Vasili’nin işletmeleri bilinmektedir.
Ancak Vasili, Bomonti ile rekabet edemeyince piyasadan çekilmişti. Cumhuriyet
sonrasında içki üretimi devlet tarafından İçki Tekeli’ne geçti. Bunun için bira
üretimini Polonyalı bir firmaya veren kurum, firma batma tehlikesine girince
üretimi yeniden devralıp 10 yıllık süreyle Bomonti’ye verdi. Böylelikle Bomonti
yeniden bira üretiminde tekel haline gelmişti. Yıllarca Tekel Birası olarak
içilen biranın öyküsü işte bu… 1969 yılında çıkarılan yasayla Türkiye’deki bira
üretimine özel sektör de dâhil oldu.
Bira besin değeri sebebiyle “sıvı
ekmek” olarak da bilinir. Çok yüksek kalorisini ifade etmek için, 1 litre biranın kalori
olarak eşdeğer olduğu gıdalar ve miktarlarını belirtmek gerekiyor. Yaklaşık 5
yumurta, 40 gr. tereyağı, 440 gr. patates… Bu da 400 kalorinin üzerinde bir
enerji demek… Bira çerezsiz içilebilen bir içki olmadığından, birlikte
tüketilmesi muhtemel yiyeceklerin de kalori olarak yüksek olduğunu düşünürsek
biraz dikkat etmekte fayda olduğu sonucunu çıkarırız.
Yaklaşık 9000 yıl önce
Mezopotamya’da doğan bira, yavaş yavaş tüm dünyaya yayılmış, yöntemsel açıdan farklı
bölgelerde bile aynı şekilde üretilerek bir dünya kültürü haline gelmiş oluyor.
Bira keyfe, kedere, sohbete eşlik
eder. Tadında bırakmakta fayda var. Sonuç itibariyle alkollü bir içecek olarak
fazlası vücut için iyi sonuçlar doğurmayacaktır. Yukarıdaki kalori hesabına
bakınız. Yarattığı şişkinlik hissiyle de keyifli sohbetlerinizi tuvalete gitmek
için kesmenize neden olacak tabii.
Yine de böyle bir tarih içilmeyi
hak etmiyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder