Çoğunuzun geçtiğimiz aylarda
internette denk geldiğini düşündüğüm bir liste var. Dünyanın çeşitli
ülkelerinde, bazı garip gelenekler ve tuhaf yasalar görülmekte. Ben de
bunlardan birkaçını belirtip naçizane analizlerle bezenmiş bir yazıya
dönüştürdüm. Amacım ne, bilmiyorum. Ama seçkiyi yaparken, hangi kriteri göz
önünde bulundurduysam, yazının ana fikri onu içerecek haliyle.
İlk haberimiz Laos’tan… Laos’ta
kadınların cinsel yönden en cezp edici yerlerinin ayakları olduğu düşünülüyor.
O yüzden kadınların ayaklarını göstermesi yasak… Dünya’nın her yerinde
kadınların hedefte olması, erkeğin kendine hâkim olması değil de kadının tahrik
etmemesi gerekliliğinin önemsenmesi toplumsal bir yara… Genetik bir mirasla
babadan oğla geçmiş, öğrenilmiş ve psikolojiye nüfuz etmiş…
Hindistan’ın bazı bölgelerinde
evlere gündeliğe giden kadın, evin genç erkeğinin cinsel ihtiyaçlarını da
karşılamak zorunda… Hedefte yine kadın var. Seks objesi… Ve her yanı sömürülen
kadın…
Sıradaki gelenek de biraz seçki
kriterimin dışında… Kolombiya’da evli çiftler gerdek gecelerini gelinin
annesinin seyirciliğinde gerçekleştiriyorlarmış. Ah be teyzem, bazı şeyleri
daha önceden öğretecektin. (Durun, durun cıvıtmıyorum, tamam!)
Güney Afrika’nın bazı
bölgelerinde poligami geleneği hâkim… Tabii ki erkeğin çok sayıda kadınla
evlenmesi mümkün kılınmış. Ne kadar eşi varsa, o kadar makbul görülüyor erkek.
Ve güçlü sayılıyor. Erkeğin tanrılaştırılması, kadının efendisi sayılmasıdır bu
biliyoruz ki. Erkek çocuğun Müslüman toplumlarda da baş tacı olduğunu, bir
dediği, iki edilmeden yetiştirildiğini biliyoruz. Uzak akrabalarım arasında
Arap olduğundan, bunu çok iyi gözlemleme şansım oldu. İşte bu erkeğin baş tacı
edilmesi, maalesef ki geri kalmış toplumların başında. Yani bir toplum ne kadar
geriyse, erkek o kadar egemen…
Guam’da bakirelerin evlenmesi
yasak… Evet, yanlış duymadınız. Bu sorunun çözümünü nasıl bulmuşlar peki?
Bakireler, ilk ilişkilerine bu işi para karşılığı yapan erkeklerle girerek
evliliğe hazırlanıyorlar. Tam tersi uygulamalar bizde de bir aralar çok
yaşanırdı ya. Çocuğunun elinden tutup onu bir seks işçisinin ‘deneyimli’
ellerine bırakan babalar vardı ya hani bir zamanlar? Sanırım bu da seçki
kriteri dışıydı. Ama olsun.
Tazmanya Adası’nda kadın, ölen
kocasının kesilip kurutulan cinsel organını boynuna asmak zorunda. Belki de en
çarpıcı olanı bu… Bir erkeğin sahipliğinin o erkeğin ölümünden sonra bile devam
etmesi… Erkeklik organının kadının boynunda bir madalya gibi taşınması, erkeğin
yüceliğini ve kadın için bir onur olduğunu gösteriyor.
Bu noktada “dul kadın” olmanın
bizim toplumdaki algısına da değinmek lazım. “Dul” kavramı neden bu kadar
cinsel çağrışım doğurur? Cinsel partner sitelerinden gelen spam iletilerde,
neden ‘dul bayanlar’ ifadesi kırmızı büyük puntolarla yazılır? Bir de
göndermeyin bana artık ‘dul kadın’ davetleri yahu… Neyse… Konuyu bağlayalım
artık.
Tüm bu garip geleneklerde kadına
yönelik algıyı görebiliyor musunuz? Bu algının geri kalmış ya da daha doğru bir
ifadeyle geri bırakılmış ülkelerde, oranlara göre farklılık gösteren
şiddetlerde ortaya çıkması mümkün…
Elbette ki bu yazıdaki amaç
toplumları küçük görmek değil… Hem kadın Dünya’nın diğer toplumlarında nasıl
algılanıyor, bir bakalım, hem de toplumların her değerini kayıtsız, şartsız
kabul etmek ne kadar doğru, bir görelim istedim.
ne kadarda arip yav guama gitseydim amk
YanıtlaSil