İnternette gördüğüm bir haber dikkatimi çekmişti
geçen aylarda. New
York’ta Rapid Realty adlı emlak firması şirketin logosunu dövme yaptıran
çalışanlarına %15 prim ödüyor. Bu şaşırtıcı olayın başlangıcı, aslında bir
şirket kararı da değil. Firma sahibi Anthony Lolli’nin Anadolu Ajansı
muhabirlerine söylediği gibi, aslında şirket çalışanlarından Adam Altman’ın
kendi isteğiyle şirketin logosunu vücuduna dövme yaptırmasıyla başlıyor her
şey. Sonra da şirket jest olarak Adam’a %15 prim veriyor. Ama iş burada
kalmıyor; şirkette dalga dalga yayılan bir dövme çılgınlığı başlıyor. İş bu
aşamaya gelince de şirket ülke çapında ilgi odağa haline geliyor. %15 prim de
böylelikle bir şirket politikası olarak benimseniyor.
Ancak Lolli daha dövme yaptırmamış. 800 personelin 48’inin katıldığı
bu uygulamayı sayı 100’ü bulduğunda gerçekleştirecekmiş Lolli. İş çevrelerinden
olumlu tepkiler alan bu uygulama çalışılanın “kuruma bağlılık” nişanı olarak
algılanıyor.
Bir insanın işini sevmesinde bir sıkıntı yok. Elbette ki
sevmelidir. Bence ya sevdiğin işi yapacaksın, ya da yaptığın işi sevmeye
çalışacaksın. Ancak burada sadece bir işi sevmek gibi bir durum yok. Çünkü
mevcut sistemde, çalışan insanlar birer köledir. Ücreti ödenen köleler…
Özgürlükleri alınmış, yerine tüketim çılgınlığı verilerek akılları boşaltılmış
köleler… Ne yazık ki insanlar bu köleliliği gönül rızasıyla kabulleniyorlar.
İşin en kötü yönü de bu… Bu haberdeki vücuda yapılan dövmeler, insanların
bedenlerine kazıdıkları şirketlerin adları değil sadece. Aynı zamanda kapitalizm
kanıksanmış oluyor.
Bedenine kazıdığın şirket logosuyla duygulardan ve
insanlığından kopmuş oluyorsun bir bakıma. “Hop, ne alaka?” dediğini duyar
gibiyim bazılarının. Alakası var elbet… Kapitalist sistemde yaşıyoruz. O
sistemin belirlediği rollere bürünüyoruz. O sistemin izin verdiğini yapıyoruz.
İş böyle olunca bir insanın kendi rızasıyla çalıştığı kurumu vücuduna kazıması
kaçınılmaz oluyor. Bunu yapmak dolaylı da olsa bedenini kapitalizmin hizmetine
teslim etmektir aslında.
Türkiye’de ise böyle bir şey görmemiz mümkün değil tabii.
Ancak bizde de sistem bir yerlerimize kazınıyor farkında olarak ya da
olmayarak… Örneğin birçok insan HES’ler, Nükleer santraller ve diğer pek çok
doğa tahribatı sebebi yerlerde çalışmak için sıraya girecek. Kentin dokusunu
yok eden AVM’ler için de böyle bir insan kuyruğu olacak. Sırf oralara işe
gireceği için bu kötülük sebeplerini sineye çeken toplum, sistemi daha gizli,
ama daha kalıcı bir şekilde kazımış olmalı beynine. Bir ton kömüre, iki kilo bulgura
oy verenler de öyle… Belediyelerde ve diğer devlet dairelerinde iş bulmak için
iktidar partisinin seçim çalışmalarında çalışanlar da…
Elin Amerikalısı koluna, bacağına çalıştığı şirketi
kazıtmış, çok mu? Öte yandan bizim insanlar yaptırsa ne olacak ki? Dövme kalıcı
diye işte mi kalıcı… Spekülatif parayla dönen bir ekonomide Hint kınasıyla
yapılan geçici dövme bile silinene kadar kaç defa batar firma… Kaç defa işten
çıkarılır insanlar… Ama olsun, bir kere içimize kazımışız sistemi… O hep var
olacak.
ABD’deki olayın bana düşündürdüğü daha çok şey var.
Bunlardan en önemlisine değinip bu yazıyı sonlandırayım yavaş yavaş. Şirket
çalışanlarının dövmeyi neden yaptırdıklarının cevabı özetle şu... “Gelirimiz
arttı. Hem de kendimizi bir ailenin ferdi gibi hissediyoruz.” Bu aitlik
duygusu, devletlerin halkı yönetmek için kullandığı en önemli yol. “Bana
bağlılığını kanıtla, seni koruyayım.”
En nihayetinde bütün bu olanlar, gelecekteki insanlığın bu
aitlik duygusuyla daha çok yaşayacağını söyleyebiliriz. Ancak o aidiyet
kaynağı, bunu başınıza çorap örmek için kullanmaya devam edecek.
Bir çip yerleştirecekler daha doğduğunda insana. O çiple ne
yapacağını, ne kadar kazanacağını, nerede yaşayacağını, genel olarak ifade
etmek gerekirse kim olacağını belirleyecekler. İşin garibi bu çip zorla değil,
gönül rızanla takılacak sana. Dünya vatandaşlığı diyecekler adına ve bunun
heyecan verici ihtişamıyla boyanacak gözün. Dövme de neymiş? Mıh gibi ruhuna
yerleşecek sistem. Buna hazır mısın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder