2012 yılının son çeyreğinde,
ülkede özgürlüğüne pranga vurulmamış insan hemen hemen kalmayınca, gerçek
olmayan hayatlar da ‘cezaya’ tabi oluvermişti. Televizyon dizileri ve çizgi
filmler ‘yüce karar mercii’ RTÜK’ün hedefindeydi.
Başbakan Muhteşem Yüzyıl dizisine
taktı. Muhteşem Yüzyıl’da Hürrem kapandı, Hürrem’in namaz kıldığı sahneler
çekildi. ‘Ecdadımızın’ imajı(!) daha fazla ‘yara almamış’ oldu.
RTÜK’se CNBC-e’de Perşembe
günleri saat sekizde yayınlanan “Simpsons” isimli çizgi film yüzünden kanala 52.931
TL para cezası vermişti. Kararın gerekçesi, tanrının şeytanın emrinde bir
varlık olarak gösterilmesiydi. Tanrı, şeytana kahve ikram ediyordu. Başka bir
açıdan bakıldığında tanrı misafirperver olarak gösteriliyor da diyebiliriz.
RTÜK inançlı insanların rencide
edildiğini savunuyordu. Dini imanı para olmuş insanların yaşadığı sistemde
tanrı diye tapınılan kapitalizm dururken; inançları, ince esprileriyle mizahi
çizgi filmler arasında hep farklı bir yerde olan Simpsons zedelemişti. Ne
garip…
Söylenenlere göre vatandaşların şikâyetleri
üzerine yapılmıştı bu inceleme. Ve karar bu incelemeye istinaden verilmişti.
İşin garibi, türlü eziyetlere maruz kalan, zamlarla inleyen, her gün anası
ağlayan halk bütün bunlardan zerre kadar şikâyetçi olmuyor da mizahi bir işten
rencide olup o işi şikâyet ediyor. Toplumda yaratılan dini hassasiyetlerin
gerçek yaşamdaki haksızlıkların görülmesine engel oluşunun da sonuçlarından
biri tabii bu şikâyet mekanizması…
Elimizden gelse, Homer Simpson
ile Marge Simpson’u hacca göndereceğiz! Çizgi filmin yapımının yerli olmaması
işimizi zorlaştırıyor! Oysa koca hünkârın zevcesi Hürrem’in başını kapattırdık.
Namaza başlattık. Ah şu Homer’ı da Cuma namazında bir görseydik(!)
Homer hiçbir şekilde gençliğe
örnek olmaya çalışmıyor. Çizgi filmde Homer hep komik duruma düşüyor. Homer
inançsız, evet… Ama inançsız bir karakterin bu kadar ezik olarak gösterilmesine
henüz bir ateist tepki göstermedi. Bu da başka bir kafa analizi olurdu.
Türkiye’de televizyon dizilerine
yönelik baskılar, yapımcıları zor durumda bırakırken, birilerinin özgür bir
ortamda ürettiklerinin bu ülkede gösterilmesi de baskının kapsamına girmiş
oluyor. Bunları görmek demek, sorgulamak demek çünkü… Başka ülkedeki görece özgürlükten
de etkilenmek demek… Ve bu özgürlüğün talep edilmesi demek… Olay sadece dini
hassasiyet değil…
Artık klasikleşmiş Şirinler’e
yönelik bazı tepkiler de okumuştum bir zamanlar. Yine muhafazakâr kesim, bu
buluttan da nem kapmayı başarmıştı. O kadar erkeğin arasındaki tek kız “Şirine”
kafasına takılmıştı bir akıllının. Aklı neresinde belli olan bu ‘dindarlar’
Şirinler’in komünizm propagandası yaptığını da söylemişti. Şirinler’deki komün
yaşamı sistemin canını sıkınca, bizim dindarlar da bu can sıkıntısından payını
almıştı.
2013 yılının ikinci yarısına
çoktan girdik. Bakalım hangi komik televizyon müdahaleleri göreceğiz başka.
Elbette bu tip olayları ilk önce iktidar partisine bağlamak yanlış… Çünkü
doksanlarda Şehnaz Tango isimli bir dizi ‘evlilik dışı ilişkileri özendirmek’
gerekçesiyle ceza alıp yayından kalkmıştı. Tek başına ayakta durabilen son
kadın televizyon karakteriydi Şehnaz. Demek ki sorun öncelikle muktedirde
değil… O muktediri o noktalara kadar çıkartan sistemde.
Simpsons, Amerikan siyasi ve
toplumsal yapısıyla dalga geçerken, bizdekine benzer dinin sömürü aracı olarak
kullanılışına da gönderme yapıyor. Bizde ise böyle bir toplumsal eleştiri
getirebilmek şöyle dursun, Muhteşem Yüzyıl gibi eleştiri gibi bir kaygısı
olmayan bir televizyon dizisi, bizzat iktidarın baskılarına maruz kalarak
muhalif kesimlerin savunmasını kazanıyor. Bu bize özgü bir çelişki değil de
nedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder