Başbakan buyurmuş. Tencere
tavayla komşuyu rahatsız etmek suçmuş. Her şeyi devletten beklemeyecekmişiz.
Gidip savcılığa şikâyet edecekmişiz. Herkes haddini bilecekmiş!
Şimdi kendi içinde çelişen boyutu
şu... Tencereyle tavayla gürültü yapıp komşuyu rahatsız etmek, suç değil
kabahattir. Bu da belediyenin keseceği para cezasına tabidir. Savcılığa “bizi
tencere tavayla rahatsız ettiler” diye dilekçe vermek en basit ifadeyle
lüzumsuz bir çaba olur. Başbakanı bu kadar kızdıran şey bu kabahatin işlenip
komşuların rahatsız edilmesi mi, yoksa çıkan bu gürültüden başka bir anlam
çıkartması mı? Asıl konumuz bu…
Başbakan şunu çok iyi biliyor.
Meydanlara çıkan insanlar kadar evlerinde zor tuttukları da var. O zor tutulan
insanlar da isyanlarını pencerelerine çıkıp gürültü çıkarak gösterdiler.
Ancak artık bitti. Şu aralar
tencere tava eylemleri devam etmiyor. Ancak Sayın Başbakan bunu aklından
çıkaramıyor gibi. Çünkü çok iyi biliyor ki böyle bir manzara, “üç-beş çapulcu”
tezini çöpe boylatır. Bu halkın geniş bir tabanına yayılan tepki hareketinin
göstergesidir. Ve “camiye ayakkabıyla girdiler” asparagaslarına da gelmez bu
insanlar. Gelmedi de. İşte o yüzden iktidarı en rahatsız edici eylem bu tencere
tava eylemi oldu.
Başbakan Erdoğan’ın kafa
karışıklığı burada bitmiyor. Daha geçen günlerde “kredi kartı kullanmayın” diye
boykot çağrısı yaptı. Ancak direnişin ilk günlerinde kredi kartı ve bankaları
boykot eden direnişçileri ekonomiyi yıpratmaya çalışmakla suçlamıştı AKP.
Başbakan’ın savaşması için önüne koyulmuş yel değirmenleri misali ‘faiz
lobisiyle’ verdiği mücadelenin bir parçası olan bu söylem, halen çarpıtıcı
amaçlarla farklı gündemler oluşturma çabası…
Başbakan hızını alamayıp
eylemcileri polise şiddet uygulamakla da suçladı. Bu da garip bir savunma
psikolojisi… Çünkü polis şiddeti o kadar aşikârken bundan dolayı devlet adına
özür dilemeyeceğine göre polisi haklı çıkarmaya çaba sarf etmesi hiç de
şaşırtıcı değil…
Başbakan’ın 12 Eylül dönemini
aratmayan iktidar anlayışı, “muhbir vatandaş” kavramının geri dönmesine de
neden olacak gibi. Vatandaşı tencere tavacıları şikâyete davet eden bir başbakanın
çabası başka ne olabilir ki? Hem bu nasıl bir hırstır? Neyin kavgasıdır? Bu
ülkenin sade vatandaşının sokağa dökülmesi, parkları doldurması, pencerelerden
tencereleriyle eylem yapması neden bu kadar can sıkıcı?
AKP’nin her açılış, karşılama
organizasyonunu mitinge çevirmesi ve bir çırpıda seçim kampanyasını başlatması,
Aleviliği kabul bile etmiyorken, birden bire ‘dört dörtlük’ alevi olduğunu ilan
etmesi bu can sıkıntısının sonuçlarıdır işte.
Ve kafa karışıklığı da bu can
sıkıntısının psikolojik sonucu oluyor. Konuştuğu metinleri hep farklı insanlar
yazıyormuş gibi izlenim vermiş olan başbakan, çok büyük bir aşama kaydedip her
cümlesi için bu düşünceye gark ediyor bizleri. Onu dinlerken “o öyleyse, bu
niye böyle? Bunu diyorsa, şunu niye dedi? Biz kimiz? Neredeyiz? Başka bir
ülkeyi yönetiyor da biz ondan mı yanılıyoruz?” diyerek ufak ufak çıldırmak
üzereyiz biz de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder