Bilindiği üzere Gangnam Style,
Park Jae-sang’ın (PSY) 15 Temmuz 2012’de çıkış yaptığı şarkısı, halen en çok
dinlenen ve sosyal paylaşım sitelerinde en çok tıklanan bir çalışma…
Alışılmışın dışındaki dans figürleri de dalga dalga tüm dünyaya yayılarak, hemen
hemen herkesçe, en azından bir kere denenen popüler bir dans haline gelmiş
durumda. İtiraf etmeliyim ki ben de bir kere denedim.
“Gangnam Style” Youtube’da bir
milyarın tıklamayla rekor kırıyor. Itunes’ta dünya çapında en çok satılan şarkı
olarak da birinci sırada… Yine sosyal paylaşım sitelerinde Brad Pitt, Katy
Perry ve Britney Spears gibi çok ünlü kişilerce de paylaşıldı. Pek çok uluslar
arası basın ve yayın organında defalarca yer buldu. Obama, PSY’nin elini
sıkarak o dansı kendisin da yaptığını söyledi.
Her kesimden insanın takip ettiği bir fenomen haline geldi. Türkiye’de
ise Atilla Taş tarafından taklit edildi.
“Gangnam Style” dünya üzerinde
bir tek Japonya’da ilgi görmüyor. Hatta erotik bir karikatür dergisinde PSY
tecavüzcü bir sapık olarak bir çizgi öyküye çizilince Korelilerce büyük tepki
gördü. Popülerleşmesi ona karşı saldırgan tutumları da ortaya çıkarıyor
herkesin başına gelebileceği gibi.
Bu popülerleşme sürecinin en
önemli faktörü iyi bir pazarlamaydı elbette. Marlon Brando’nun da dediği gibi:
“Reklama ayıracak çok paranız varsa, hemen hemen herkese üzerine taze hıyar
doğranmış kurbağa bacağı yedirebilirsiniz.” Elbette “Gangnam Style” için başka
önemli popülerleşme sebeplerinden de bahsetmek gerekiyor.
“Gangnam Style” Kore’deki Gangnam
bölgesindeki üst sınıfın savurgan yaşam tarzını ifade eden ve bununla dalga
geçen bir şarkı… Dans figürlerinde de buna yönelik göndermelere rastlanıyor.
Hızlı bir kentleşmenin yaşandığı
Gangnam bölgesi, Güney Koreliler tarafından hem bir nefret, hem de oraya kapağı
atma isteği demek… Ancak çok pahalılaşan şehir ve yaşayanlarının bildiğiniz
anlamda sonradan görme davranışları PSY tarafından “Gangnam Style” kavramını
ortaya çıkardı.
Bir ülkedeki popüler kültürün,
bütün dünyayı sarabileceğine dair güzel bir örnek… Müzikal olarak bir anlam
ifade etmese de hatta bir müzikal felaket olarak niteleyeceğimiz türden dahi
olsa, “Gangnam Style” hızlıca oluşmakta olan bir üst sınıfla ‘alt sınıfın’ inceden
alayı olarak görüldüğünde popülerleşmeyi hak ediyor. Dünyanın pek çok ülkesinde
buna benzer ekonomik ve kentsel dönüşümler yaşayan şehirlerde de benzer
tepkiler kendini gösterebilir.
Tıpkı Türkiye’de batı kentlerine
göçler sonucunda, kent kültürüne adapte olmaya çalışan insanların yarattığı alt
kültür arabesk müziği gibi, “Gangnam Style” da bir tepkinin ürünü… Tek fark,
bizdekiler acıyla harmanlanmışlığın bir ürünüydü. Kore’deki ise toplumsal bir
alay mekanizmasının ürünü…
Türkiye bu anlamda da bunun çok
dışında, yani tam tersi davranışları olan bir ülke… Kore’de üst sınıfı alt
sınıf alaya alıyor. Bizde ise üst sınıf alt sınıfla alay ediyor. Öyle ki üst
sınıf, “kol bastı” gibi popüler kültür ürününü ve folklorik diğer bazı dans
türlerini ‘varoş’ olarak değerlendirip kendince alaya alıyor. Hatta oluşması tamamen
kentsel sancıların sonucu olan “arabesk müzik” yıllarca yasaklanmıştı. Halen
bile üst sınıfın geri kalmış bir toplum ürünü olarak gördüğü bir olgu arabesk.
Ancak oluşma sebeplerini anlamak ve kavramak gerekmiyor mu?
“Gangnam Style” bir üst sınıf
eleştirisi olarak algılandığında, onun popülerleşmesi iyi oldu, diyebiliriz.
Böylelikle Kore’deki kentsel dönüşüme de dikkat etmiş olduk. Bu kentsel olgunun
insanlar üzerindeki etkisini de görmüş olduk. Bu olguya bir karşı duruşun
kokusunu aldık.
Türkiye de popüler kültür
üretimlerinin üst seviyede olduğu bir ülke… Ancak işin garibi, bizde ‘alt
sınıf’ üretimleri ‘üst sınıf’ tarafından alaya alınırken, Kore’de bu tam tersi
olarak kendini göstermiş durumda. İşin müzikal boyutunu bir kenara
bıraktığınızda bu çok önemli bir fark…
Öte yandan her ne kadar Dünya'da bir fırtına estirmiş olsa da artık pek adından bahsedene rastlamıyoruz. Bu da popüler kültürün acı bir yan etkisi... Kendimizi çok kaptırmazsak sorun yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder