Teknolojiyle çok geç tanıştığımı
söyleyebilirim. Cep telefonları ilk çıktığında bugünlerde “takoz” olarak
nitelenen cihazlardan ibaretti. Tuşları parmak kası yaptırabilecek türdendi.
Sonra telefonlar küçüldü. Gömlek ceplerine girecek kadar hem de. İşte o zaman
teknolojiyi geriden takip edişimin bir göstergesi olarak başta bahsettiğim
takozlarla iletişim kurma dünyasına adımımı attım. Yanlış yere gönderilen SMS
facialarını saymazsak sorunsuz bir dönemdi.
Bilgisayar da geç girdi odama.
İnternetle tanışmam da çok geç oldu. Sonra sosyal paylaşım sitelerine de hep
mesafeli durdum. O dönemler işim olmaz gibi geliyordu.
Teknolojiyi geriden takip etmiş
oluşum, sanal ortamları da geç tanımama ve onu da geriden takip etmeme neden
oluyordu. Halen de alıştığım ve etkin kullandığım söylenemez Daha pek çok
uygulamayı bilmiyorum.
Ancak daha lisedeyken edindiğim,
gördüğüm her boşluğa yazı yazma arzusu bugünkü sosyal medya ile ilişkimi
oluşturuyor. Lisedeyken özellikle son sınıfta bir alışkanlık haline getirdiğim
bir çalışmam vardı. Sabah okula erken gelip tahtaya çeşitli duvar yazıları ve
ufak mizahi metinler yazmak… Sonra bir de öğleden sonra postası yapardım. Öyle
tuttu ki sabah ilk derse gelen hoca o yazılara bir göz gezdirmeden tahtayı
sildirmezdi.
O dönemde sınıftaki arkadaşlar da
ikiye bölünmüştü. Bu çalışmayı destekleyenler ve desteklemeyenler… Hatta kavga
ettiklerini bile hatırlarım. Desteklemeyenlerin ortaya attığı argüman, tebeşirleri
boşa harcıyor oluşumdu. Okulun malına zarar veriyormuşum. Ama o tebeşirleri ben
satın alıyordum. Okulun tebeşirlerine elimi sürmüyordum. Sonra “toz yutuyoruz”
dediler. Tamam, burada haklıydılar. Ama en garibi şuydu. “Üniversiteye
hazırlanıyoruz. Dikkatimizi dağıtıyorsun, test çözemiyoruz.” İşte bu gereksiz
eleştiri sahipleri sosyal medyanın yükselişte olduğu bu dönemde de varlar.
Dedim ya, her şeyle geç tanıştım.
Bloglarla, sözlüklerle… Geriden gelişimin en büyük göstergesi de “nick
altındaki entry” kavramını yeni öğrenmiş oluşum… Ne kadar önemliymiş bu meğer…
Oraya herhangi bir şey yazılmadıysa yokmuşsunuz gibi… Ancak ben daha liseden
talimliyim. Benim nick altım aslında çeşit çeşit yorumla doludur.
Bir de şu bloglar var. Kendi
bloğumu yıllar önce açmış olmama rağmen son iki haftadır üzerinde eğilmeye
başlamadan önce, yani geçen yıl Radikal Blog ve Milliyet Blog’daki bir blog
açmıştım. Özellikle Radikal Blog’da en çok okunanlar arasına giriverdim.
Popüler bir blog yazarı olmak güzeldi. Ancak güzel olmayan ve kaçınılmaz bir
başka sonuç vardı. Lisede karşılaştığım o gereksiz eleştiriler gibi pek çok
gereksiz eleştiri alıyordum. “Bu yazı zaman kaybı, okuduğuma pişmanım,
yazmayın, bu yazıyı kaldırın” gibi yorumlar, lisedeki “toz yutuyoruz, test
çözemiyoruz, okulun tebeşirlerini harcıyorsun” yorumlardan pek farklı değil.
Öyleyse benim her şeyi geriden takip etmemden daha vahim olan başka bir sorun
var. Geride kalıp bugünde var olmaya çalışmak… Ayrıca madem yazılarım, paylaşımlarım rahatsız edici, okumama ve yok sayma özgürlünü sonuna kadar kullanabileceğin bir ortam burası Artık toz yutmak gibi bir sorun da yok üstelik.
Bugünün sosyal medya sakinlerini
şöyle kategorize edebiliriz. 1.Bir şeyler üretenler, 2.Üretilenleri tüketenler,
3.Yapılanı reddedip saldırarak popüler olmaya çalışanlar, 4. Hiçbir şey
yapmayıp “neden olmuyor” diyenler…
Bütün bunlar internet öncesi
toplumlarda da görülür. İlk sıradakiler ise her ortamda öyle ya da böyle de var
olurlar.
Sözlükte bir nick altı ortamı
olduğunu yeni fark ettiğimi söylemiştim. Orada az yorum gören bir arkadaş da
alay etmiş benle. Radikal Blog’daki popülerliğimi de torpilli oluşuma bağlayan
başka bir adam var mesela. Zaman zaman yazmaya ara vermeme de takmıştı o
arkadaş. Bunu da Radikal’e şantaj olarak yorumlamış.
Görüldüğü gibi bu insanlar hep
var. Olacak. Popülersen de popüler değilsen de uygun bir saldırı metni
düzenlenecek.
Ne olursa olsun, iyi veya kötü
üretmeye devam etmek gerek. Çünkü böylesi bir ortam var olduğu müddetçe
iyi olan ve kötü olan kendini belli edecek, diyorum ve ekliyorum. Bu süreçte
nick altınıza zeval gelmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder