Spor Haberleri

Köşe Yazıları

30 Temmuz 2013 Salı

Nick Altınıza Zeval Gelmesin!

Teknolojiyle çok geç tanıştığımı söyleyebilirim. Cep telefonları ilk çıktığında bugünlerde “takoz” olarak nitelenen cihazlardan ibaretti. Tuşları parmak kası yaptırabilecek türdendi. Sonra telefonlar küçüldü. Gömlek ceplerine girecek kadar hem de. İşte o zaman teknolojiyi geriden takip edişimin bir göstergesi olarak başta bahsettiğim takozlarla iletişim kurma dünyasına adımımı attım. Yanlış yere gönderilen SMS facialarını saymazsak sorunsuz bir dönemdi.

Bilgisayar da geç girdi odama. İnternetle tanışmam da çok geç oldu. Sonra sosyal paylaşım sitelerine de hep mesafeli durdum. O dönemler işim olmaz gibi geliyordu.

Teknolojiyi geriden takip etmiş oluşum, sanal ortamları da geç tanımama ve onu da geriden takip etmeme neden oluyordu. Halen de alıştığım ve etkin kullandığım söylenemez Daha pek çok uygulamayı bilmiyorum.

Ancak daha lisedeyken edindiğim, gördüğüm her boşluğa yazı yazma arzusu bugünkü sosyal medya ile ilişkimi oluşturuyor. Lisedeyken özellikle son sınıfta bir alışkanlık haline getirdiğim bir çalışmam vardı. Sabah okula erken gelip tahtaya çeşitli duvar yazıları ve ufak mizahi metinler yazmak… Sonra bir de öğleden sonra postası yapardım. Öyle tuttu ki sabah ilk derse gelen hoca o yazılara bir göz gezdirmeden tahtayı sildirmezdi.
O dönemde sınıftaki arkadaşlar da ikiye bölünmüştü. Bu çalışmayı destekleyenler ve desteklemeyenler… Hatta kavga ettiklerini bile hatırlarım. Desteklemeyenlerin ortaya attığı argüman, tebeşirleri boşa harcıyor oluşumdu. Okulun malına zarar veriyormuşum. Ama o tebeşirleri ben satın alıyordum. Okulun tebeşirlerine elimi sürmüyordum. Sonra “toz yutuyoruz” dediler. Tamam, burada haklıydılar. Ama en garibi şuydu. “Üniversiteye hazırlanıyoruz. Dikkatimizi dağıtıyorsun, test çözemiyoruz.” İşte bu gereksiz eleştiri sahipleri sosyal medyanın yükselişte olduğu bu dönemde de varlar.

Dedim ya, her şeyle geç tanıştım. Bloglarla, sözlüklerle… Geriden gelişimin en büyük göstergesi de “nick altındaki entry” kavramını yeni öğrenmiş oluşum… Ne kadar önemliymiş bu meğer… Oraya herhangi bir şey yazılmadıysa yokmuşsunuz gibi… Ancak ben daha liseden talimliyim. Benim nick altım aslında çeşit çeşit yorumla doludur.

Bir de şu bloglar var. Kendi bloğumu yıllar önce açmış olmama rağmen son iki haftadır üzerinde eğilmeye başlamadan önce, yani geçen yıl Radikal Blog ve Milliyet Blog’daki bir blog açmıştım. Özellikle Radikal Blog’da en çok okunanlar arasına giriverdim. Popüler bir blog yazarı olmak güzeldi. Ancak güzel olmayan ve kaçınılmaz bir başka sonuç vardı. Lisede karşılaştığım o gereksiz eleştiriler gibi pek çok gereksiz eleştiri alıyordum. “Bu yazı zaman kaybı, okuduğuma pişmanım, yazmayın, bu yazıyı kaldırın” gibi yorumlar, lisedeki “toz yutuyoruz, test çözemiyoruz, okulun tebeşirlerini harcıyorsun” yorumlardan pek farklı değil. Öyleyse benim her şeyi geriden takip etmemden daha vahim olan başka bir sorun var. Geride kalıp bugünde var olmaya çalışmak… Ayrıca madem yazılarım, paylaşımlarım rahatsız edici, okumama ve yok sayma özgürlünü sonuna kadar kullanabileceğin bir ortam burası Artık toz yutmak gibi bir sorun da yok üstelik.

Bugünün sosyal medya sakinlerini şöyle kategorize edebiliriz. 1.Bir şeyler üretenler, 2.Üretilenleri tüketenler, 3.Yapılanı reddedip saldırarak popüler olmaya çalışanlar, 4. Hiçbir şey yapmayıp “neden olmuyor” diyenler…

Bütün bunlar internet öncesi toplumlarda da görülür. İlk sıradakiler ise her ortamda öyle ya da böyle de var  
olurlar.

Sözlükte bir nick altı ortamı olduğunu yeni fark ettiğimi söylemiştim. Orada az yorum gören bir arkadaş da alay etmiş benle. Radikal Blog’daki popülerliğimi de torpilli oluşuma bağlayan başka bir adam var mesela. Zaman zaman yazmaya ara vermeme de takmıştı o arkadaş. Bunu da Radikal’e şantaj olarak yorumlamış.

Görüldüğü gibi bu insanlar hep var. Olacak. Popülersen de popüler değilsen de uygun bir saldırı metni düzenlenecek.

Ne olursa olsun, iyi veya kötü üretmeye devam etmek gerek. Çünkü böylesi bir ortam var olduğu müddetçe iyi olan ve kötü olan kendini belli edecek, diyorum ve ekliyorum. Bu süreçte nick altınıza zeval gelmesin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder