Şu bizim muhafazakâr kesimin ayıp
kavramı çok geniş bir alana yayılmış vaziyette. Önce kadın cinsel organı
vajinanın adının anılmasını küfür gibi algılayan siyasetçilerle karşılaştık.
Uyurken fotoğrafı çekilmiş bir milletvekili de çıkıp kadın gazetecilere “ben
sizin bacak aranızın fotoğrafını çeksem…” diye çıkış yapınca muhafazakârların
aklının fikrinin bacak arasında olduğuna kanaat getirdik.
İnsanların sevişerek çoğaldığını
dahi henüz kabullenebilmiş değiller. Öyle olduğu için de bir çiftin flört
etmesini, birbirini tanımaya çalışmasını da ayıp olarak algılıyorlar. Ancak ne
hikmetse bu aynı kesim, tecavüze uğrayan kadını suçlu ilan edip, tecavüzcünün
aklanmasına ses etmiyorlar. Nedense erkeğin işlediği bu cinsel suç hakkında tek
bir kelam etmiyorlar.
Kadının mütemadiyen hamile
kalmasını öğütleyen (en az üç defa) değerli büyüklerimiz, bunun olması için bir
evlilik boyunca kaç defa sevişilmesi gerektiğini az çok biliyorlardır. Ancak
gelin görün ki bu fikri destekleyen muhafazakârlar hamile kadının sokakta ne
işi olduğunu sorgulama noktasındalar. Öyle ya evde otursun. Zaten kadının
sürekli anne olmasını dayatırken yapmaya çalıştıkları da kadını eve
hapsetmektir. Anneliğin kutsallığından dem vurmasınlar boşuna.
İşte hamile kadın sosyal
hayatından, gezmesinden ödün vermeyince göze de batıyor haliyle. TRT 1
ekranlarında, iftar saatlerinde yayınlanan "Ramazan Sevinci"
programına konuk olan ve Şeyh Vefa'nın hanımının haram lokma yemesiyle ilgili
bir hikâyesini anlatan Ömer Faruk İnançer, konunun hamileliğe gelmesi üzerine,
"Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle
karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7–8 aydan sonra
anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır.
Sonra akşamüstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı
televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı
terbiyesizliktir" şeklinde yorumda bulundu.
Bu sözler de tepki topladı
haliyle. Hem şunu anlamıyorum. Ne bu “eskiden böyle değildi” manalı sözler? Ona
bakarsan eskiden buralar hep dutluktu. Onu ne yapalım? Neyse…
İnançer kadın varlığını onu
sürekli hamile bırakarak toplum hayatında yok etme fikrinin bir simgesi şu an.
Kusura bakmasın.
Kadın zaten dizini kırıp evde
oturmalı. Yemek pişirmeli. Beyini beklemeli. Sonra sürekli doğurmalı. Tek
görevi anne olmak nasılsa…
Son yıllarda çocuk da kariyer de
yapabilmeyi başaran kadınların varlığı, hamile kadının da sosyal hayatın içinde
yer alması sonucunu doğurmuştu. Peki, bu muhafazakâr amcaların hamile kadının
sokaklarda fink atmasından rahatsız olmasının tek sebebi kadının toplum
hayatında yeriyle ilgili yanlış düşünceleri mi? Elbette hayır... Başta
bahsettiğim gibi insanın sevişerek ürediği gerçeğini de gözler önünden uzakta
tutmak da bir sebep olabilir. Cinselliğin normal bir eylem olduğunun en büyük
kanıtıdır hamile kadın. Sonucunda bir bebeğin hayata gelmesi cinselliği ayıp
olmaktan çıkarır. Hamile kadın sokakta dolaştığında sadece hamileliğini değil
bir cinsel hayatı olduğunu da göstermiş olur. Fevkalade sakıncalıdır(!)
Şimdi bu muhterem çıkıp kadının
sağlığını düşündüğünü söylemesin. Biz o kadar iyi biliyoruz ki kafaların
gerisinde olan biteni?
Kabullenin beyler! İnsan
tozlaşarak değil, sevişerek ürüyor. Şimdi dağılabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder