Şafak Sezer’in Gezi eylemlerinde
aktif olarak yer aldığı biliniyor. Ancak aynı kişinin geçtiğimiz günlerde
Başbakan’ın katıldığı bir iftar yemeğine davet edilip üzerine Başbakan’dan özür
dilemesi şu sıralar tartışılıyor. Gezi eylemlerine ilk günkü popülerliğinden
kaynaklı olarak destek vermiş ‘ünlü’ şahısların, şimdileri “iş başka yere
taşındı. Biz ağaçlar kesilmesin diye yürümüştük” türü açıklamalarına da
sıklıkla rastlıyoruz. Ancak bu seferkinin oluşturulan cadı avlarından sıyrılma
çabası olduğunu görmek için derin bir analize ihtiyacımız yok.
Şafak Sezer ve onun gibi ani
dönüşler yaşayan diğerlerinin ortak fikirleri arasında hükümetin istifaya
çağrılmasını desteklememek var. Elbette ki kuru kuruya bir istifa daveti çok
mantıklı değildi. Çünkü madem mevcut siyasi oluşumlardan ve iktidarın
politikalarından memnun değilsin, bir alternatif sunmalısın. Parlamenter
sistemde iktidara sahip olan partinin değişmesi ancak seçimle olur. Bu da
doğru… Öte yandan Gezi eylemlerinin iktidarın yanlış politikalarına karşı protestolara
bir çıkış oluşturmasında eylemleri bastırmak isteyen polisin orantısız gücü,
iktidarın eylemciye yönelik aşağılayıcı tavrı ve başka seslere kulak
tıkamasının etkili olduğunu bilmeyen yok. Öyleyse bu eylemlerin daha en
başından sadece ağaç mücadelesi olmadığını Şafak Sezer de biliyor olmalı…
Öyleyse nedir bu dönüşün sebebi?
Yukarıda da bahsettiğim gibi bu bir kendini sıyırma çabasıdır elbette. Başbakanı
da çok sevdiğini ifade ediyor. İtirazımız yok. Kimin kimi sevdiği bizi
ilgilendirmez. Ancak sen kalkıp ona karşı başlayan bir eyleme katılacaksın,
sonra rüzgâr eylemcinin aleyhine eser gibi olunca, gidip protestonun
hedefindeki adamın elini öpeceksin. Şu sıralar televizyonların neredeyse
tamamının iktidara yakın çevrelerin eline geçtiğini düşündüğünüzde tek ekmek
kapısı televizyonlar olan birinin böyle bir dönüşü yaşıyor olmasının
açıklamasına ulaşmış olursunuz.
Eylemlere aktif olarak destek
vermiş ve hatta Yeni Şafak tarafından da birçok kez hedef gösterilmiş Memet Ali
Alabora’yı dünyanın en korkak adamı ilan etmiş bir de Şafak Sezer. El insaf
dedirtiyor insana.
Hükümeti istifaya çağıran bir
eylemin meşruluğunu tartışmak demokrasi adına büyük bir ayıptır ayrıca. Ortaya
bir alternatif koysalardı da yine bu şekilde tartışılacaktı, emin olun.
Şafak Sezer’in durumuna bir
dönelim. Kendisi yıllar önce “İner misin Çıkar mısın” isimli yarışma
programıyla çıkış yakalamıştı. Platform yükseldi ve çıktı. Anlaşılan o ki Şafak
Sezer halen o platformda ve kimin tepkisiyle yükseleceğini hesaplamaya
çalışıyor. Ancak gelip geçici bir iktidarın alkışıyla yükselmesi uzun vadede
bir inişin habercisidir. Şafak Sezer onu asıl yükseltecek tepkinin nereden
geleceğini biliyor mu? Biliyorsa neden inmeyi, çömelip diz çökmeyi tercih
ediyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder