Bülent Arınç Vardar Ovası
türküsündeki rakı geçen kısmı dinleyince rahatsızlığını dile getirmişti geçen
gün. Ne diyordu orada? “Kazanamadım rakı parası”
İçkiyi sağlıksal sebeplerle
sınırlandırmak istediğini iddia eden iktidar, bunu aslında dini sebeplerle yaptığını
gizlemeye çalışsa da her şey ortada. Evet… İçki sağlığa zararlı… Her şeyin
fazlası da öyledir. Örneğin bir oturuşta bir kilo portakal indirin mideye.
Bakın neler oluyor. Ayranın da fazlası zararlıdır mesela. Ama ona sonra
döneceğiz.
İçkinin toplum sağlığı gerekçe
gösterilerek yasaklanması da başka ciddi bir toplumsal sorun… İktidarın dediğim
dedik tavrının kişisel tercih ve yaşam tarzlarına yönelik devam ediyor olması,
ruh sağlığı açısından tehlikeli olsa gerek. Hele ki televizyon dizilerinde içki
içen karakterlerin kötü örnek oluşturduğunu söyleyen Bülent Arınç, bunların
yasaklanmasını isteyerek bir üretime de müdahale etmiş oluyor. Yaptıkları
anketteki toplumun %80’inin içki kullanmadığı sonucunu göstererek, insanlar
içki içmiyorlar diye özendirerek onları içkiye sevk etmeye çalışıldığını ima
ediyor. Yok, ima etmiyor. Direkt olarak söylüyor bunu. Oysaki içki hep vardı
sinema ve televizyonlarda. %80’i içki kullanmıyorsa, demek ki ortada başarılı
olmuş bir özendirme yok. Demek ki içkinin televizyonda görünmesi, toplum
sağlığına tehdit değil. Ayrıca bu %80 çok inandırıcı da değil. Bazı istisnalar
hariç her mahallede en az 2 meyhane varken, “şiş kebap-rakı” gibi turistik bir
ikilimiz varken, şarkılarında, türkülerinde şarap, rakı, konyak gibi öğeler varken,
bir içki kültüründen söz etmemiz kaçınılmazdı. Bakan Bey bunu bu sefer
atlamadı.
Şimdi de Başbakan’ın geçtiğimiz
haftalardaki “milli içkimiz, ayrandır” çıkışını hatırlayalım. Ayran
sağlıklıdır. Doğru… Hiçbir itirazımız yok. Ama GDO’lu yemlerle beslenen ineğin
sütü ne kadar sağlıklıdır? O ayran sağlığımıza tehdit olmaz mı o zaman?
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker’in, “GDO zarar verirse, hayvana verir. İnsana bir şey olmaz”
dediğini biliyor musunuz? Bu açıklama pek çok açıdan hastalıklıdır zaten.
Birincisi, hayvana değer vermiyor olmaları, ikincisi GDO’lu yemle beslenen
hayvandan elde edilen ürünlerin GDO’dan arınamayacağı gerçeğini örtbas
etmeleri… GDO’lu yemin daha ucuz olması ve Batı’dan ithal edilen besi
hayvanlarının bu yolla daha ucuz et üretimi sağlaması, bu yalanı toplum
tarafından nasıl kabul edilebilir kılar? Toplumu anlamakta zorlanıyorum
açıkçası.
İşte ‘milli içkimiz ayran’ bu
kadar sağlığa zararlı şartlarda üretiliyorken, nasıl bir toplum sağlığı
hassasiyetinden bahsedeceğiz? Nükleer santral inadı, termik santral inadı,
hidroelektrik santral inadıyla toplum için nasıl sağlıklı ortam oluşturmayı
hedefliyor olabilirler mesela?
İnsanlara her gün tüketmesi
önerilen temel gıdalarda GDO varken, toplum sağlığı adına içkiyi yasaklamak hiç
de samimi değil, kimse kusura bakmasın. Hükümetin icraatlarında toplum
sağlığının önemsendiğini düşünmüyorum. Öyle olsaydı, yukarıda bahsettiğim diğer
konularda hassas olması beklenirdi. Madem öyle değil, içki yasağından
sağlığımızı düşünerek değil, yaşam tarzlarımızı yok etmeyi düşünerek
bahsettiklerini söylemek için elimizde çok fazla veri var demektir.
Televizyonlarda içkinin yasaklanması, bunu hayatlara kabul ettirmek için bir
adım olamaz mı?
Bunları anlayamayacak haldelerse gel de içme bu akşam! Gerçi ben de
kazanamadım rakı parası, ama olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder