Spor Haberleri

Köşe Yazıları

25 Ağustos 2013 Pazar

Gezi'den Mısır'a Çıkan Kısmın Özeti

Son zamanlarda Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Mehmet ve daha niceleri için tek damla gözyaşı dökmemiş olanlar Mısır’daki Esma için ağlıyorlar. Elbette ki Mısır’da ordunun katliamlara son vermesi, demokratik taleplerle sokağa çıkanlara şiddeti durdurması gerekiyor. Ve elbette ordunun hiçbir şiddet eylemi ve cinayetleri meşru müdafaa olarak değerlendirilemez.

Tıpkı Gezi eylemleri sırasında polisin şiddet kullanımını haklı çıkaracak hiçbir bahane olmayacağı gibi Mısır’da da darbeyi ve katliamları haklı çıkaramayız.

Gezi direnişi başlayalı yaklaşık 3 ay oldu. Bitti mi? Bitmedi elbette. Çünkü her ağzını açan iktidar mensubu Gezi diyor, başka bir şey demiyor. Demek ki yer etmiş. Demek ki akıllardan çıkmıyor. Dolayısıyla direnişin bitmediğini, daha yeni başladığını söyleyebiliriz. Gezi’nin gerek Türkiye, gerekse Dünya kamuoyu nezdinde itibarını yok etmeyi başaramadılar bir türlü. Başbakan hala diktatör yakıştırmalarına cevap vermekle meşgul… Demokrasinin seçimden ibaret olduğunu iddia etmeyi henüz bırakamadı. Geçtiğimiz haftalarda Mehmet Ali Şahin Gezi eylemcilerini müebbetlik ilan etti. Egemen Bağış ise son bombayı patlattı. Eğer Türkiye olimpiyatlara ev sahipliği yapamazsa bunun sorumlusunun Gezi eylemcileri olduğunu söyledi. Küçük hesaplar… Bir yerden vurabilir miyiz? Herkesin damarına uygun bir linç sebebi oluşturabilir miyiz? Bu soruları soruyorlar kendilerine.

Mısır’daki acı olaylar ve Gezi Direnişi serin kafayla aynı düzleme konmalı… Çünkü ironik bir dönemin içine soktu bizi her ikisi de. Mısır’daki darbe bizim muktedirin imdadına yetişmeseydi bugün iktidar basını Gezi direnişini bir darbe girişimi gibi göstermeye bu kadar cesaret edemeyecekti. Ancak Gezi direnişini bastırma girişimi ve sonrasındaki cadı avları bizde bir 12 Eylül anımsaması yaratmış oldu. Dolayısıyla darbe diye lanse etmeye çalıştıkları eylemlerin aslında her dönem devam eden 12 Eylül darbesine yönelik bir başkaldırış olduğunu söylesek yanılmış olmayız.

Mısır’daki darbe katliamlara neden olurken halk sokağa dökülmeye devam ediyor. Her gün ölüm haberleri alınıyor. Esma isimli bir genç kız asker kurşununa kurban gidiyor. Bu acı olay Türkiye’deki çoğu medya organını ve iktidarı harekete geçiriyor. Bir ölüm kullanılarak Ali İsmail’e, Abdullah’a, Ethem, Mehmet’e bir rakip yaratılıyor adeta. Başbakan’ın baba olarak döktüğü gözyaşı haber yapılıyor. Esma için tüm Türkiye yasa bürünüyor. Bizim ölülerimiz ise darbeci olarak görüldüğünden ağlanmaya değer görünmüyor.

Daha da ironik olanı başbakan Mısır’daki katliamları haber yapmayan medya kuruluşlarını fırçalıyor. Onları “fok belgeseli” vermeyi tercih ettikleri için kınıyor. Yanlış duymadınız. Fok belgeseli… Baştan aşağıya kara mizahını bürünmüş bir dönemin içinde olduğumuzu söylemekten geri kalmamamız için bir sebebimiz var mı şimdi? Penguenlerle fokların savaşı…

Stadyumlarda Gezi direnişiyle ilgili slogan atılması yasaklanırken Mısır için slogan atmak adeta teşvik ediliyor.
Sonra bu memleketin çocukları sokağa döküldüğünde “neyiniz eksik?” diye sorabiliyorlar. Yahu neyiniz eksik ne demek? Bu resmen üvey evlat muamelesi değil mi ki tam bir şey arayalım?

Dolayısıyla… Beyler, yaptığınıza çifte standart derler. Mısır’a ağlayalım elbette. Bir şeyler yapalım. Katliamı durduracak yollar arayalım. Ama önce ülkendeki ağlayan anaların gözyaşlarını silelim. Katillerinden hesap soralım. Yoksa bir kandırmacadan öteye geçmeyecek hiçbir şey.

2 yorum: