Spor Haberleri

Köşe Yazıları

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Diktatör Değilim Ben!

İnsan sormaz mı? Hani üç beş çapulcuydu diye?
Bu arada bu üç beş takıntısını anlamış değilim ya neyse… 3-5 çocuk, 3-5 çapulcu, 3-5 vandal… 300-500 diye oynatacağız; o esnada keçilerden de olacağız.

Evet, ne diyorduk? İnsan sormaz mı?

Neden böyle dedim?

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Mehmet Ali Şahin, TRT Haber ’de yayınlanan İnce Çizgi programında gündeme ilişkin soruları yanıtlamıştı geçenlerde.

Çözüm sürecinin ardından Gezi olayları ile birlikte dış kamuoyunda Hükümet’i yıpratıcı, itibarsız kılıcı çabaların de başladığını söyleyen Şahin, eylemlerin müebbet hapsi öngören TCK’nın 312. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylemişti.

“İzlenimim, bu eylemlerin Hükümeti düşürmeyi amaçlayan eylemlere dönüştüğü yönünde. Çünkü İstanbul ’da Dolmabahçe’yi işgal etme, Başbakanlık Konutu’nu işgal etme, Sayın Başbakan’ın konutunu bile işgal etme şeklinde eylemcilerin bir takım hedefleri zorlamış olmaları, hatta sabahlara kadar zorlamış olmaları, bu amaca yönelik tavırlardır diye değerlendiriyorum. Bu eylemleri başlatıp yönlendirenlerin Hükümeti devirmeyi ve görevden uzaklaştırmayı amaçladıklarını düşünüyorum. Ancak, devletin güvenlik güçleri ve Hükümetin basiretli davranışı bu heves içinde olanların amacına ulaşmasını engellemiştir. Bundan sonra bu tür eylemlere tevessül edilebileceğini de düşünmüyorum.”

Hükümetin yaratmaya çalıştığı şey demokratik eylemlerin darbecilik olarak algılanmasına neden olmak… Bunun için ne gerekiyorsa yapacak gibi görünüyorlar. 

Ben bu kafanın hangi maddenin ürünü olduğunu merak ediyorum doğrusu. Ve bir önerim var. Sarhoş olun azıcık. Ama öyle kendini kaybetmeden… Zaten bir kayıp söz konusu şu halinizle bile… Belki o yasaklamak için kendinizi paraladığınız içki sayesinde serinler biraz algınız.

Sarhoş olun derken illaki alkol gerekmez. Baudelaire’in şu meşhur klişesinde ne der? “Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun”

Altındaki felsefesine bir inin bakalım. Ayık kafaların saçmalama yarışını gördükçe sarhoşluğun karmaşık bir anlamı olmaya başladı. Bu kadar düz algının hüküm sürdüğü coğrafyada, serin kafalara hasret haldeyiz.

Stadyumlarda siyasi sloganları yasaklamak (ama Mısır için slogan atmak serbest) başka bir akıl dolu eylemdi. İnsanların örgütsüz bir şekilde bir araya geldiğinde iktidara öfkesini organizeymiş gibi sunması bizim muktediri çok rahatsız ediyor. Geçtiği yollara serpiştirilen şakşakçılara alışınca bünye… Tabii…

Kafa ayık ama… Ona rağmen olimpiyatları alamazsak bunun sorumlusu da Gezi eylemleri oldu. Sipariş edilmiş bir bahane ve suçlama… Egemen Bağış’tan müthiş bir çıkış…

Dolayısıyla “Gezi eylemcileri müebbetlik, olimpiyatları alamama ihtimalinin olası sebebi Gezi…” Yani Gezi de Gezi… Dış mihrak da dış mihrak… Büyüyen Türkiye, küçülen hesaplar…

Ancak direniş artık içselleşti. Şimdi hızlıca tepki oluşabiliyor. Her yerde…

Konserlerdeki durum mesela… İnsanlar bir araya gelince direnişi özlüyor. Yapacak bir şey yok. Kaçacak da yer yok… Ancak iktidar bu gibi yasaklarla direnişin temel sebeplerinden birini de tekrarlamış oluyor. Direnişi kendi eliyle körüklüyor. Üniversitelere seslenen başbakan, gençlerin hareketlerine engel olunması gerektiğini de öğütlüyor. Bu da rektörleri kolluk kuvveti komiseri zannetmesi demek olabilir.

Bu kadar tek adam dayatması yapılırken “diktatör değilim ben, halkımın hizmetkârıyım” diye her fırsatta tekrarlıyor başbakan. Diktatör olsa sallandırırmış. E bir o kaldı zaten. Hizmetkâr da değil ama. Hizmetkâr olsaydı böyle şeyler demezdi çünkü. En azından hiçbir hizmetkâr hizmet ettiği kişileri “akıllı olun lan” türünden azarlamaz.

Ama diktatör olmak için illaki sallandırmak gerekmiyor. Tek adam… Yetkilerin ve güçlerin tek elde toplanması… Her konuda karar vermek… İnsanların nasıl yaşayacağını, nerede ve ne kadar içeceğini belirlemek… “Nerede ve hangi sloganlarla protesto edileceğimizi de biz iyi biliriz.”

Orada biri “diktatör değilim” mi dedi?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder