Demokrasi hakkındaki en büyük
yanılgı, tanım olarak seçme ve seçilme hakkına indirgenmesidir. Özellikle
Türkiye gibi siyasete katılma ve eylem kültürü gelişmemiş ülkelerde bu yanılgı,
önemli sorunları beraberinde getirir. Bunlardan en önemlisi insanların seçim
günleri dışında, kendi geleceğini ilgilendiren her şeyi izlemekle yetinmesidir.
Başbakanın her fırsatta dile getirdiği
“millet iradesi,” zaten söylemlerden de anlaşılacağı gibi, sandık başındaki
karara atıf olarak söyleniyor. Milletin meydanlardaki iradesi de ‘terörizm’
olarak görünüyor ki ‘ileri demokrasi’ hedefinin ‘ideal’ halkı, devletine
başkaldırmayan, memnuniyetsizliğini sadece sandıkta oy pusulasına mühür basarak
belli eden, ‘uslu’ insanlardan oluşuyor. Oy kullanmanın hiçbir şey ifade
etmediği, rolleri ve aktörleri başka güçlerle belirlenmiş Türkiye siyasetinde,
gelinecek noktanın bu olması kaçınılmaz… Ki belki de çoktan geldi.
Anarşist kadın yazar Emma
Goldman’ın da dediği gibi: “Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi, yasaklanırdı.”
Diktatörlükle yönetilen ülkelerde bile seçim sandığı kuruluyorsa, oy vermek ve
birilerini seçmek hiç de mükemmel bir şey değil. Tam tersine, ciddi bir
kandırmaca…
İnsanların yönetici güçleri
olmadan yaşayamayacağının propagandası sonucu oluştuğuna inandığım devlet kavramının
el değiştirme törenlerinden biridir oy verme… Kimi zaman el değiştirmez
elbette. Ama özü budur. İşin aslı, monarşi daha samimi bir sistemdir. Çünkü
orada bir kandırmaca yoktur. Yönetim babadan oğula geçer. Demokrasideyse,
seçimle sadece burjuva sınıfı ve oligarşik yapı değişir. Hepsi bu… Sistem
aynıdır. Devletin devamlılığı esastır zaten.
İnsanlar da seçme hakkını büyük
lütuf olarak görür. Oy verip sınırsız vaatlerle mutlu olur. Devlet adaletli
olsun diye ortaya çıkmış demokrasi, devletin elinde oyuncağa dönüşür. Kimi
hakları, sanki zaten insanın doğuştan gelen hakkı değilmiş gibi sunar.
‘Özgürlüğün dayanılmaz hafifliği’ insanlığı sararken, sistem özümsenir.
Devletsiz, sınırsız, gerçek yaşam bir felaketmiş gibi algılanır.
Yani demokrasi de aslında,
insanları kontrol altında tutmanın insani bir yolu olarak ortaya çıkmıştır.
Özünde yönetilme ve yönetme olan bir olgudur. Nasıl yönetileceğinize, kimler
tarafından yönetileceğinize karar vermeniz açısından günümüzün en ideal sistemi
olması, işin özünde insanlığı bir şekilde sindirme aracı olarak kullanılmasını
engellemez. Çoğunluğun kararı, azınlığın hezimetidir en nihayetinde.
Verilen demokrasi, zamanın
koşullarına göre daha da ilerlemiştir tabii. Artık eylemsel demokrasi ve devrimci
demokrasi gibi kavramlar, bir önceki yüzyılın getirdikleriyle gelişmeye devam
ediyor. Ülkemizde algılanan ve algılanması istenen ‘ileri demokrasi’ değil bahsettiğim.
Burada sözü geçen ileri demokrasi, sadece seçen değil, denetleyen, örgütlenen
ve gerektiğinde baskı uygulayan halkların yer aldığı bir sistemdir. Devletin
varlığının kabullenilir ve tahammül edilebilir hale getirmek için değişmektedir
her şey.
Türkiye’de işler biraz daha
değişiktir. İktidara muhalif olmak, hep suç teşkil eder. Uluorta başbakan
eleştirmek ayıplanır. Ya da sizin görüşünüz iktidarda değil, diye kıskandığınız
söylenir. Muhalefet kelimesi kavram olarak günlük dilde kötüleme amaçlı
kullanılır. Dolayısıyla ileri demokrasi denen sistem, Türkiye’nin üzerine büyük
gelir. Böyle giderse büyüyünce de giyemez.
Tabii bütün bunlar, demokrasinin
gerçekten ideal bir sistem olduğu varsayımıyla geçerli… Aslında ideal olan ne
ise daha ufukta görünmedi bile. Şairin
“en güzel deniz, henüz gidilmemiş olandır” demesi gibi oldu. Ama evet…
Eğer mevcut olan sistem, insanların taleplerine karşı direnemeyip gelişmek
zorunda kalıyorsa, günün birinde daha mükemmel bir dünya mücadelesine de teslim
olacaktır. Biz göremeyiz. Ama şimdiden müjdeleyebiliriz.
Türkiye seçme özgürlüğünü
kullanmanın dayanılmaz keyfini yaşayadursun, ideal toplum düzenine giden yolda
demokrasi kavramı gelişmeye devam edecek. Bu değişime kimi devletler direnip
halkına yönelik baskıları arttırarak ve değişime karşı olan korkularını korku
salarak gidermeye çalışırken, kimileri de değişimin öncüsü olup sınırları
zorlayacak. Buna inancım sonsuz… Çünkü başka bir dünya mümkün…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder