Spor Haberleri

Köşe Yazıları

6 Ağustos 2013 Salı

Verilen Özgürlük ve Sınırsız Demokrasi

Demokrasi hakkındaki en büyük yanılgı, tanım olarak seçme ve seçilme hakkına indirgenmesidir. Özellikle Türkiye gibi siyasete katılma ve eylem kültürü gelişmemiş ülkelerde bu yanılgı, önemli sorunları beraberinde getirir. Bunlardan en önemlisi insanların seçim günleri dışında, kendi geleceğini ilgilendiren her şeyi izlemekle yetinmesidir.

Başbakanın her fırsatta dile getirdiği “millet iradesi,” zaten söylemlerden de anlaşılacağı gibi, sandık başındaki karara atıf olarak söyleniyor. Milletin meydanlardaki iradesi de ‘terörizm’ olarak görünüyor ki ‘ileri demokrasi’ hedefinin ‘ideal’ halkı, devletine başkaldırmayan, memnuniyetsizliğini sadece sandıkta oy pusulasına mühür basarak belli eden, ‘uslu’ insanlardan oluşuyor. Oy kullanmanın hiçbir şey ifade etmediği, rolleri ve aktörleri başka güçlerle belirlenmiş Türkiye siyasetinde, gelinecek noktanın bu olması kaçınılmaz… Ki belki de çoktan geldi.

Anarşist kadın yazar Emma Goldman’ın da dediği gibi: “Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi, yasaklanırdı.” Diktatörlükle yönetilen ülkelerde bile seçim sandığı kuruluyorsa, oy vermek ve birilerini seçmek hiç de mükemmel bir şey değil. Tam tersine, ciddi bir kandırmaca…

İnsanların yönetici güçleri olmadan yaşayamayacağının propagandası sonucu oluştuğuna inandığım devlet kavramının el değiştirme törenlerinden biridir oy verme… Kimi zaman el değiştirmez elbette. Ama özü budur. İşin aslı, monarşi daha samimi bir sistemdir. Çünkü orada bir kandırmaca yoktur. Yönetim babadan oğula geçer. Demokrasideyse, seçimle sadece burjuva sınıfı ve oligarşik yapı değişir. Hepsi bu… Sistem aynıdır. Devletin devamlılığı esastır zaten.

İnsanlar da seçme hakkını büyük lütuf olarak görür. Oy verip sınırsız vaatlerle mutlu olur. Devlet adaletli olsun diye ortaya çıkmış demokrasi, devletin elinde oyuncağa dönüşür. Kimi hakları, sanki zaten insanın doğuştan gelen hakkı değilmiş gibi sunar. ‘Özgürlüğün dayanılmaz hafifliği’ insanlığı sararken, sistem özümsenir. Devletsiz, sınırsız, gerçek yaşam bir felaketmiş gibi algılanır.

Yani demokrasi de aslında, insanları kontrol altında tutmanın insani bir yolu olarak ortaya çıkmıştır. Özünde yönetilme ve yönetme olan bir olgudur. Nasıl yönetileceğinize, kimler tarafından yönetileceğinize karar vermeniz açısından günümüzün en ideal sistemi olması, işin özünde insanlığı bir şekilde sindirme aracı olarak kullanılmasını engellemez. Çoğunluğun kararı, azınlığın hezimetidir en nihayetinde.

Verilen demokrasi, zamanın koşullarına göre daha da ilerlemiştir tabii. Artık eylemsel demokrasi ve devrimci demokrasi gibi kavramlar, bir önceki yüzyılın getirdikleriyle gelişmeye devam ediyor. Ülkemizde algılanan ve algılanması istenen ‘ileri demokrasi’ değil bahsettiğim. Burada sözü geçen ileri demokrasi, sadece seçen değil, denetleyen, örgütlenen ve gerektiğinde baskı uygulayan halkların yer aldığı bir sistemdir. Devletin varlığının kabullenilir ve tahammül edilebilir hale getirmek için değişmektedir her şey.

Türkiye’de işler biraz daha değişiktir. İktidara muhalif olmak, hep suç teşkil eder. Uluorta başbakan eleştirmek ayıplanır. Ya da sizin görüşünüz iktidarda değil, diye kıskandığınız söylenir. Muhalefet kelimesi kavram olarak günlük dilde kötüleme amaçlı kullanılır. Dolayısıyla ileri demokrasi denen sistem, Türkiye’nin üzerine büyük gelir. Böyle giderse büyüyünce de giyemez.

Tabii bütün bunlar, demokrasinin gerçekten ideal bir sistem olduğu varsayımıyla geçerli… Aslında ideal olan ne ise daha ufukta görünmedi bile. Şairin  “en güzel deniz, henüz gidilmemiş olandır” demesi gibi oldu. Ama evet… Eğer mevcut olan sistem, insanların taleplerine karşı direnemeyip gelişmek zorunda kalıyorsa, günün birinde daha mükemmel bir dünya mücadelesine de teslim olacaktır. Biz göremeyiz. Ama şimdiden müjdeleyebiliriz.


Türkiye seçme özgürlüğünü kullanmanın dayanılmaz keyfini yaşayadursun, ideal toplum düzenine giden yolda demokrasi kavramı gelişmeye devam edecek. Bu değişime kimi devletler direnip halkına yönelik baskıları arttırarak ve değişime karşı olan korkularını korku salarak gidermeye çalışırken, kimileri de değişimin öncüsü olup sınırları zorlayacak. Buna inancım sonsuz… Çünkü başka bir dünya mümkün…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder